Metro Gross Market ile Sosyal-İş sendikası arasında 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde, sendikanın grev kararı alacağını duyurmasının ardından 23 Nisan 2009’da anlaşmaya varıldı. Bilindiği gibi, patronla ile sendika arasında 7 Ocak 2009 tarihinde başlayan TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamamış, resmi arabulucu sürecinde de anlaşma sağlanamaması üzerine sendika 29 Nisan’da “mevzuat gereği” greve çıkacağını belirtmişti. Metro Gross Market ile sendika arasında 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesinde ilk 6 ay için %4 ücret zammı, ikinci 6 ay için enflasyon oranında zam, 2. yıl ilk 6 ay enflasyon zammı yapıldıktan sonra fiyat endeksi artış oranının %20’si oranında iyileştirme, 2. yıl ikinci 6 ay enflasyon oranı kadar zam yapılması; taban ücretin 680 TL, gıda yardımının 110 TL olması konularında anlaşmaya varıldı.
TİS imzalanana kadar yaşanan süreç
Sözleşme döneminin başlamasından itibaren market yönetimi bir yandan sendika ile görüşmelere devam ederken bir yandan da işçilere karşı savaş başlattı. Kriz bahanesiyle sendikasız ya da deneme süresini doldurmayan bir çok işçiyi işten çıkardı. Ardından işten çıkarılmayan işçilerden ayda bir gün ücretsiz izin kullanmaları istendi. Patronlar bunu daha fazla işçi çıkarmamak için yapılmış iyi niyetli bir hamle olarak göstermeye çalıştı. Ücretsiz izne çıkartabilmek için işçinin rızası şart olduğundan, imza atmak istemeyen işçiler işten çıkarılmakla tehdit edildi. Bazı işçilere, sendika odasına çok fazla gittikleri söylenerek gözdağı verilmeye çalışıldı. Ankara, İstanbul, Konya, Bodrum ve daha birçok ilde bulunan Metro işçilerinin birçoğu tüm bu tehditlere karşı ücretsiz izin formlarını imzalamamakta diretti. Ücretsiz izin kullanmayı kabul edenler ise işsiz kalma endişesiyle formları imzalamak zorunda kaldılar. Metro Gross Market işçileri ücretsiz izin kullanırken TİS görüşmeleri de devam etti.
Patron cephesinden baktığımızda bu süreçte pek de şaşırtıcı bir hamle görmüyoruz. Metro markette de her işyerinde olduğu gibi aslında hiç de sorumlusu olunmayan krizin faturası yine işçi ve emekçilere çıkartılmaya çalışıldı. İşçilerin, emekçilerin sırtından kazandıkları kârlarını hiçbir zaman işçilerler paylaşmayan kapitalistler, işçileri sözde zararlarını paylaşmaya zorladılar.
Aslında söylediğimiz gibi, patronun tavırlarında bizleri şaşırtan bir şey yok. Onlar sınıf mücadelesinin gereklerini yapıyorlar ve işçileri azami biçimde sömürmek istiyorlar. Burada asıl şaşırtıcı olan ve sorgulanması gerekense sendikalı bir işyerinde patronların bu kadar kolay bir şekilde işçileri tehdit edebiliyor olması ve ücretsiz izin kullandırtma gibi bir hak ihlalini hiç zorlanmadan gerçekleştirebiliyor olması. Ve daha da önemlisi, sendikanın talihsiz bir şekilde işçilerin ücretsiz izinleri kabul etmeleri doğrultusunda tavsiye ve karar veriyor olması. Tarihi nice işçi direnişleriyle dolu olan DİSK’e bağlı bir sendikanın örgütlü olduğu bir işyerinde işçilerin bu kadar “örgütsüz” olabilmeleri, kendilerini yalnız bırakılmış hissetmeleri bu konuda düşünmeyi daha da zorunlu kılıyor.
İşçilerin örgütsüzlüğünden kasıt falanca partiye ya da derneğe üye olmaları değil sadece, işçilerin birlik ve dayanışma duygusundan uzak, birbirlerine güvensiz ve en kötüsü de sendikaya güvensiz olmaları. Yani sadece kâğıt üzerinde bir “örgütlülük” olması. Ne yazık ki; sendikanın da örgütlülüğü arttırmak adına hiçbir adım atmamış ve atmıyor olması, durumu daha da vahimleştiriyor. Bu durum özellikle ücretsiz izinleri kabul etmemekte direten işçilerin sendika yöneticilerine olan inançlarını daha da azalttı. Ancak burada olumlu olan nokta bu haliyle de olsa işçilerin sendikanın gerekliliğine olan inançları oldu.
Tam da birlik dayanışma zamanı!
Yaşanılan bu süreç devrimci bir emek odağı yaratma görevinin kaçınılmazlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Metro market işçilerinin tek tek dağınık başkaldırılarını, örgütlü bir güce dönüştürmek sınıf ve kitle sendikacılığını benimseyen Sosyal-İş sendikasının önünde duran en önemli görevlerden biridir. Bizler işçilerin emekçilerin hiçbir kazanımının mücadele etmeksizin gerçekleşmediğini biliyoruz. Tam da bu noktada emeğin örgütü sendikalar örgütlü oldukları her işyerinde işçilere mücadelenin sınıfsal bir mücadele olduğu ve işçilerle patronlar arasında uzlaşmaya yer olmadığı bilincini vermek zorunluluğuyla karşı karşıya. Geçmişte nasıl devrimci bir sınıf hareketi oluşturmak başarıldıysa, uzlaşmacı sendikacılık anlayışıyla nasıl mücadele edildiyse bunu bugün de başarabiliriz.
Bizler Sosyal-İş sendikasının Metro çalışanlarına karşı daha sorumlu davranmasını bekliyoruz. İşçinin sendikaya olan güveni sadece sözlerler artmaz. İşçiler sözden çok eyleme bakarlar. Sosyal-İş, geçmişte yaşanan olumsuzlukları aşmayı becerebilecek bir mücadele deneyimine sahiptir. Biz Sosyal-İş sendikamızdan bir an önce mücadeleci özüne dönmesini bekliyoruz.
Metro Gross Market Çalışanları
Sosyal-iş
10 Aralık 1966 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu çalışanları tarafından kurulan sendika sosyal sigortalar, büro, eğitim, ticaret, kooperatif ve güzel sanatlar iş kollarında örgütlenme yapıyor. Resmi kayıtlara göre, üye sayısı 50 bini bulan sendikanın Ankara, Antalya, İstanbul, İzmir olmak üzere 4 ilde şubesi mevcut. DİSK’e bağlı Sosyal-İş ile aynı işkolunda çalışma yürüten iki sendika daha var: her ikisi de Türk-İş içinde olan Tez Koop İş ile Koop-İş sendikaları.
Metro Gross Market
31 ülkede 655 işyeri bulunan Metro marketin, Türkiye’de İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Adana, Bodrum, Alanya, Gaziantep, Antalya, Konya’da olmak üzere toplam 13 işyeri bulunmakta.