DİSK/Dev Sağlık-İş ve SHÇEK çalışanları dün (14/09/2009) sosyal hizmet kurumlarındaki taşeronlaşmaya karşı bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya DİSK’e bağlı sendikalar ve ilerici-devrimci kurumlar destek verdi.
Basın açıklaması “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Sosyal hizmetlerde taşeronlaşmaya hayır!” sloganlarıyla sona erdi.
Basın açıklamasında aşağıdaki metin okundu;
TOPLUMUN VİCDANI İHALEYE ÇIKARTILIYOR!
İKİ ELİNİ DE SİZ TUTAR MISINIZ?
ÇÜNKÜ, SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU BIRAKIYOR !!!
Bizler sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumunda görev yapan sosyal çalışmacı, sosyolog, psikolog, çocuk gelişimci, öğretmen, şoför, hizmetli, bakım elemanı ve bilgisayar teknisyenleriyiz.
Bizler sosyal hizmetler il müdürlüğünün talebi ve belirlediği şartlar doğrultusunda İstanbul il özel idaresi tarafından açılan ihalelerde TAŞERON özel şirketlerden hizmet alımı yoluyla çalıştırılıyoruz. Çalışma saatlerimiz yılın 365 günü 24 saat esası ile nöbet sistemi kullanılarak çalıştığımız kuruluş müdürlüklerince belirleniyor.
SHÇEK ANAYASAL BİR SUÇ İŞLİYOR!!!
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anayasa’nın 2. maddesinde de açıkça belirtildiği gibi sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal Hizmetler, devletin asli kamu görevlerinin başında gelir ve Sosyal hizmetlerden hizmet almak anayasal bir yurttaşlık hakkıdır. Devletin en sosyal yüzü olan ve asli görevi olarak sosyal hizmetler, özel ya da tüzel kişilere devredilemez, taşeronlaştırılamaz.
SHÇEK İŞ KANUNU’NU YOK SAYARAK SUÇ İŞLEMEYE DEVAM EDİYOR!!!
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun, meslek elemanlarını ihale usulü istihdam ederek, asıl iş olan sosyal hizmetleri taşeron şirketler aracılığı ile gördürmesi ayrıca İş Kanunu’na da aykırıdır. Kaldı ki SHÇEK bununla da kalmıyor, meslek elemanlarının ve diğer hizmet birimlerinde görev alacak personellerin ihale dönemleri arasında boşluklar yaratarak ve yapılan girdi-çıktılarla çalışanların İş Kanunu’ndan doğan bütün haklarını da ortadan kaldırıyor. Dahası yaratılan bu boşluklarda çalışanların sigortaları ve hizmetleri karşılığında hak ettikleri ücretleri ödenmeyerek hukuksuzlukta ısrar ediyor.
hukuksuz uygulamalar bununla da bitmiyor!!!
İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından 2010 yılına ait hazırlanan ve ihaleye açılan şartnamede yine iş kanununa aykırı bir biçimde, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin sosyologların maaşları bir önceki ihale şartnamesinde “ brüt ücret+%190+brüt” iken yeni dönemde “brüt ücret+%130+brüt” gibi bir rakama çekiliyor. Bununla, yasayla temini sağlanan “eşit işe eşit ücret” güvencesi hiçe sayılarak meslek elemanları arasında iş barışını bozacak ölçüde bir hak kaybına yol açılıyor.
Shçek sosyoloji bilimini gereksiz buluyor!!!
Var oluşlarını toplumsal sorunların çözülmesi, toplumsal refahın ve adaletin sağlanması yolunda meslek bilincine sahip olarak ifa etmeye çalışan bir bilim dalının uygulayıcılarının, sosyal hizmetler gibi kendilerini asli olarak ilgilendiren bir alandan tasfiye edilmeye çalışılması içler acısı bir durumdur. Koca bir sosyoloji biliminin İstanbul il sosyal hizmetler alanında gereksiz olduğunu, bu bilim dalının yoksullara, şiddete istismara maruz kalmış kadın ve çocuklara, göçten kaynaklı sorunlara, işsizliğe, çocuk işçiliğine, parçalanan ailelere, toplumun ezilen ve dışlanan en alttaki gruplarına çözüm üretemeyeceğinin düşünülmesini esefle karşılıyor ve anlamakta güçlük çekiyoruz.
Tamamını anlatmaya ne zamanımızın ne de sayfaların yetmeyeceği sorunlarımıza rağmen yaz kış, bayram ya da resmi tatil demeden her gün kimsesizlerin kimsesi olmaya çalışıyoruz.
Çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız bizlere emanet.
Sizin içiniz rahat olsun.
Ama bilin ki bizim içimiz rahat değil.
Bizler çalışma koşullarımızın ve her türlü maddi manevi kayıplarımızın telafi edilmesine yönelik iyi niyetli bir beklenti içindeyken bize reva görülenleri içimize sindiremiyoruz.
“Bir elini de siz tutun” diyerek tüm topluma çağrı yapan SHÇEK, kendi çalışanının elinden tutmayı reddediyor, kimsesiz ve muhtaç insanlarını ve toplumun vicdanını ihaleye çıkartarak piyasanın insafına terk ediyor. Yakın zamanda, 1729 yılında Jonathan Swift’in İngiliz zenginlerinin ve devletinin yoksul kadın ve çocuklara bakışını eleştirmek için yapmış olduğu ve adına “mütevazı bir öneri” dediği çözümleri tartışmak zorunda kalabilirsiniz. Swift sokaklarda başıboş dolaşan yoksul çocukların bir kısmının doğurganlık için ayrılmasını geri kalanlarının taşıdıkları yüksek besin değerleriyle zenginlerin sofralarında ayrıcalıklı bir tat olacağını hatta derilerinden de hanımefendilere nefis eldivenler, kibar beylere de yazlık potinler çıkarılabileceğini yazmaktaydı. Hatırlarsanız, biz de, sokak çocuklarımızı görmeye ve yaptıklarına tahammül edememeye başlayınca onları bir adaya götürmeyi tartışmıştık.
Unutmayın ki sosyal hizmet adalet, hak ve hukuk demektir.
Ezilen ve dışlananların sahip oldukları anne, baba, kardeş, evlat,
kısacası yuva demektir.
Bizler her gün bunun bilincinde olarak çalışmaya devam edecek ama bizi yönetenlerin bize reva gördüklerine sessiz kalmayacağız. Çalışma alanlarımızda her türlü hukuksuzluğa karşı hukukun gücünü kullanacak, anayasal hakkımız olan sendika üyeliğimizle örgütlü mücadelemize devam edeceğiz.