DİSK Araştırma Enstitüsü DİSK-AR tarafından Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Hane Halkı İşgücü Anketi sonuçlarına dayanılarak yapılan araştırmaya göre, kriz döneminde işsiz kalanların sayısı iflaslar, geçici iş ilişkisi ve işten çıkartmalar sonucunda 2,5 milyona ulaştı. Kriz döneminde aileleri ile birlikte 10 milyon kişiyi işsizlik gerçeği ile (derin krizle) yüzyüze bırakıldı. Bu rakam krizle boğuşan komşumuz Yunanistan’ın hemen hemen nüfusuna denk. (Yunanistan’nın nüfusu 11 milyon)

10 MİLYON KİŞİ KRİZİN SOĞUK NEFESİNİ HİSSEDİYOR

DİSK-AR’ın TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçları üzerinden yaptığı hesaplamaya göre 2009 Aralık döneminde (Kasım, Aralık 2009, Ocak 2010) işsiz sayılanların yüzde 20.60’sı, yani 692 bini işten çıkartıldığı için işsiz kalmış durumda. Bu rakama TÜİK tanımı gereğince işgücüne dahil edilmeyen ve işini kaybettiği için işgücü dışında bulunan 583 bin kişiyi dahil ettiğimizde, işten çıkartılanların sayısı 1 milyon 274 bin kişi. Buna güvencesiz çalışma biçimlerinden dolayı işsiz kalan 1 milyon 45 bin kişiyi, iflas eden veya işyerini kapatan 282 bin kişiyi eklediğimizde, kriz döneminde, kendi rızası dışında işsiz kalanların sayısı 2.5 milyonu buluyor.

İŞTEN AYRILIŞ NEDENLERİNE GÖRE İŞSİZLER
Çalıştığı iş geçici olup işi sona erenler 31,10% 1.045
İşten çıkarılanlar 20,60% 692
İsteğiyle işten ayrılanlar 15,10% 508
İşyerini kapatan/iflas edenler 8,40% 282
Ev işleriyle meşgul olanlar 7,10% 239
Öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar 8,30% 279
Diğer nedenler 9,40% 316
KAYNAK: TÜİK

İŞ BULMA UMUDU OLMAYANLARIN SAYISI İKİYE KATLADI

Araştırmaya göre, Türkiye açısından işsizlik verileri ile ilgili olarak giderek önemini artıran kesim, işe başlamaya hazır olup, iş bulmaktan umudunu kestiği için iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlar ile diğer nedenlerle işe başlamaya hazır olup, iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlar. Bu durumda olan kişi sayısı 10 yıl önce son derece azken, bugün neredeyse toplam işsiz sayısına yakın bir düzeye ulaştı. 2004 yılında sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır, başta umutsuzluk olmak üzere çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2009 yılında 2 milyon 61 düzeyinde. Bunların içerisinde umutsuzların sayısı aynı dönemde yaklaşık 2,5 kat arttı. (Bkz. Grafik 1)

Grafik 1

DİSK-AR: “Türkiye’de derin kriz Yunanistan’ın nüfusuna denk!”

Kaynak: TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçları

Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 2 milyon işsizi dahil ettiğimizde, daha gerçekçi bir rakama işaret eden geniş tanımlı (GT) işsizlik oranlarına ulaşıyoruz. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 3 milyon 471’den 5,5 milyona yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 14’den yüzde 20’ye çıkmakta. GT işsiz sayısı, 5 yılda 2 milyondan fazla bir artış gösterdi. (Bkz. Tablo 1) En yüksek artış işe 2008 yılında gerçekleşti, son 1 yıldaki artış ise 1 milyondan fazla.

GENİŞ TANIMLI (GT) İŞSİZLİK VERİLERİ
YILLAR GT İŞGÜCÜ GT İŞSİZ SAYISI GT İŞSİZLİK ORANI
2004 23.117 3.486 15,08%
2005 24.018 3.951 16,45%
2006 24.660 4.237 17,18%
2007 24.856 4.118 16,57%
2008 25.655 4.461 17,39%
2009 26.809 5.532 20,63%
Kaynak: TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırması verileri üzerinden hesaplanmıştır.

Rapora göre GT işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 26,66’yı bulmakta.

TEK-EL OLMA ZAMANIDIR!

Raporun sonuç bölümünde şu görüşlere yer verildi. “Sonuç olarak, işsizlik olgusu krizin en ağır faturası olarak, Türkiye’nin üzerine çökmüştür. Aileleri ile birlikte 10 milyon kişi krizin olumsuz etkisini en ağır bir biçimde yaşamaktadır. Bunun sonucu olarak işsizlik Türkiye gündeminin birinci sırasına yerleşmiştir. Krizi kendileri için fırsata çeviren servetlerini katlayan işverenlerin yanında, bugün işsiz kalan, ücretleri düşürülen, ücretsiz izinlere mahkum edilen milyonların sesi duyulmamaktadır.

Bu durumun sorumlusu sendikasız , sigortasız, güvencesiz çalışma yaşamını kendine amaç edinen hükümettir. Çalışmanın bir dert, çalışamamanın bin dert olduğu, işsizliğin insanların üzerindeki en büyük şiddet haline geldiği bu süreçte, hükümetlere düşen işçiye iş sağlamaktır. Onları kapının önüne koymak değil. İşsizliğe karşı çözüm:

– Herkese iş güvencesinin ayrımsız bir şekilde uygulanması,

– Sendikal hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması

– Kamu girişimciliğinin ve hizmetlerinin istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınması,

– Çalışma saatlerinin aşağıya çekilmesidir.

– Çalışma hakkının güvence altına alınması

– Türkiye’nin atıl işgücü kapasitesinin üretici bir faaliyet içerisinde harekete geçirilmesi ile mümkündür.

İşçileri ve emekçileri piyasanın acımasız kollarına iterseniz bedeli ne yazık ki, daha fazla işsizlik ve daha fazla güvencesizliktir. Bunun için emekçilerin güvenceli-güvencesiz, sendikalı-sendikasız, memur-işçi ayrımı yapılmaksızın ortak mücadelesinin örmek önümüzde duran en önemli sorumluluktur. Sermayenin AKP eli ile yürüttüğü saldırı, TEKEL direnişi ile bir parça geriye çekilmiştir. Şimdi herkese iş, işçiye iş güvencesi talebi ile TEKEL olma zamanıdır.”