Kapitalizm öldürür. Sermaye sistemi, arkasına devlet gücünü alır ve iktidarın göz yumması ile insanlarımızı sağlıksız koşullarda, sigortasız, sendikasız, ölümüne çalıştırır. Kapitalizm işçi kanıyla beslenen vahşi bir sömürü sistemidir. Tüm dünyada kapitalizmin temel kuralı, kuralsızlığa dayanır. Hele de Türkiye’de 10 yıla yaklaşan AKP iktidarı sürecince iyice semiren sermayedarlar, tam Tevfik Fikret’in dediği gibi, “hele sizler, hele sizler”.

Ankara’nın işçi havzası Ostim ve İvedik bölgelerinde birkaç gün önceki patlama bir katliama daha yol açmıştı. Patlamada ağır yaralanan iki insanımızın hayatını kaybetmesiyle iş katliamında öldürülenlerin sayısı 20’ye çıktı.

İçimiz yandı. 20 ocağa birden ateş düştü. Bu katliamın sorumlusu işyerlerinin denetimini fiilen ortadan kaldıran, iş müfettişlerinin sayısını bir türlü arttırmayan, Nabi Yağcı’nın yaşlı gözlerle gururlanarak anlattığı “Anadolu Sermayesi”nin dizginlenemez kâr hırsı karşısında işçi sağlığını koruyan tüzük ve yönetmelikleri bir kenara bıraktıran, son olarak Torba Yasaya eklenen bir madde ile iş müfettişlerinin elinde kalan son yetkileri de tırpanlayıp işyeri denetim hakkını bakanlık memurlarına vermeye niyetlenen ve böylece bizlerin hayatı için elzem olan bu denetimleri bile siyasi bir koz olarak rakiplerine karşı kullanmayı amaçlayan bir iktidarla, AKP iktidarı ile karşı karşıyayız.

Mağdur durumdaki bir kesimden değil, tam 8 yıldır tek başına iktidar olan ve iktidarın bütün nimetlerinden yararlanan AKP’den bahsediyoruz. Tam 8 yıldır bu ülkedeki bütün sorunların müsebbibi bir partiden bahsediyoruz. Bankaların kârlarına kâr kattığı, yandaş sendikaların örgütlülüklerinin patlama yarattığı, emekçilerin 1 Mayıs Taksim hakkını bile nice fedakarlıklar sonucunda ancak alabildiği bir dönemi bizlere yaşatan, kendi dar partilileri dışında herkese hoyrat, acımasız, diktatörlük heveslisi bir partiden bahsediyoruz.

İşte bu iktidarın 8 yıldır başta olduğu ülkemizde iş cinayetlerinde hayatını kaybedenler için Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş harekete geçmeye karar verdikten sonra, bugün (8 Şubat 2011) tarihinde ölülerin ruhu için saygı duruşunda bulunacağını açıkladı.

Lütfen, aşağıda yer alan bu konuya dair Türk-İş’in sitesinde yayınlanan ve tüm genel başkanlıklara yollanan resmi basın duyurusunu okuyunuz:

TÜRK-İŞ’ten OSTİM’de hayatını kaybedenler için ülke çapında saygı duruşu

(7 Şubat 2011 – Ankara/TÜRK-İŞ Genel Merkezi)

Günümüzde özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve esnek çalışma biçimleri Türkiye’de sağlıksız ve güvenliksiz bir çalışma hayatını işçilerimize dayatmaktadır. Ülkemizde kayıt dışı ekonominin var olduğu bir yapıda, çalışanların hakları geriletilmekte, esnek, güvenliksiz, güvencesiz, sigortasız ve kaçak işçi çalıştırma her geçen gün yaygınlaşmaktadır.

Küreselleşen dünyada her alanda maliyetlerin düşürülmesi temel hedef haline gelmiştir. Maliyetlerin ilk düşürüldüğü alan ise, iş sağlığı ve güvenliği alanıdır. Günümüzde açlık ve iş kazası riski arasında tercih yapmaya zorlanan insanlarımız, işletme belgesinin olmadığı, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığı ortamlarda çalışmak zorunda bırakılmakta; ölüm, sakat kalma ve meslek hastalıklarına yakalanma riskiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.

Nitekim, son yıllarda Davutpaşa’daki patlamadan başlayarak, Tuzla tersanelerinde, Bursa’nın Mustafakemalpaşa, Balıkesir’in Dursunbey, Zonguldak’ın Karadon maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarında onlarca işçimizin hayatlarını kaybetmesinin ardından, 3 Şubat 2011 günü sabah ve akşam saatlerinde OSTİM ve İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde meydana gelen patlamalar sonucunda 20 işçi hayatını kaybetmiş, 50’nin üzerinde işçimiz ise yaralanmıştır.  Patlamaların tedbirsizlik, ihmal ve gerekli önlemlerin alınmadığı sonucunda gerçekleştiği tespitlerinin ağırlık kazandığı göze alındığında ise, yaşanan can kayıpları için “iş kazası” yerine “iş cinayeti” tanımlaması yapmak daha doğru olacaktır.

TÜRK-İŞ,  bu görüş ve yaklaşım çerçevesinde çalışma koşullarına dikkat çekmek ve iş kazaları sonucunda hayatlarını kaybeden işçilerimizi anmak amacıyla 8 Şubat 2011 Salı günü (yarın) saat 11.00’de Türkiye çapında tüm işyerlerinde 1 dakikalık saygı duruşu yapılması kararını almıştır.

Yazılı ve Görsel Medya, Ankara’da yapılacak saygı duruşunu Esenboğa Yolu 22. Km/ Akyurt adresindeki MAN Şirketi’nde izleyebilir. Haberciler, saat 10.30’da işyeri kapısı önünde görevlilerce karşılanacak ve işçilerin bulunduğu yere yönlendirilecektir.

Yazılı ve görsel medyanın dikkatine saygıyla sunulur.

TÜRK-İŞ BASIN BÜROSU

Metni okudunuz. Görüldüğü gibi, Türk-İş yönetimi de bizlerle benzer tespitleri yapıyor. Yaşananları iş cinayeti olarak nitelemeyi uygun buluyor. Hatta, “Patlamaların tedbirsizlik, ihmal ve gerekli önlemlerin alınmadığı sonucunda gerçekleştiği tespitlerinin ağırlık kazandığı göze alındığında ise, yaşanan can kayıpları için “iş kazası” yerine “iş cinayeti” tanımlaması yapmak daha doğru olacaktır” tespitinde bulunuyor.

Ancak, Türk-İş konfederasyon merkezinin bu açıklamasının bir çok sorunlu yanı buluyor. Türk-İş, en temelde iki yönden hatalı ve yanlış bir yaklaşım içinde:

Birincisi, ortada bir cinayet olduğundan bahsediyorlar; haklılar. Ne var ki, ortada eğer bir “cinayet” varsa, bu cinayeti işleyen bir “caninin”, bir “katilin” de bulunması gerekiyor. Kimdir bu cani, kimdir bu katil? Patlamaların “tedbirsizlik, ihmal ve gerekli önlemlerin alınmadığı sonucunda” meydana geldiği konusunda da haklılar. Ne var ki, yine bu tedbirsizliğe, ihmale ve önlemsizliğe kimin, kimlerin yol açtığı konusunda ısrarlı bir gözden kaçırma, bilinçli bir gizleme fark ediliyor.

Kim yaptı, kim katliama yol açtı, kim denetimsizliğe karar verdi? Hiçbiri yok. Sorulmuyor. Israrla failin kim olduğu örtbas ediliyor.

Sanki insanlarımız kendi kendilerine öldüler, AKP’nin hiç suçu yok. Sanki işyerindeki tedbirsizliği öylesine yaşadılar, buna yol açan, açıkça buna yol veren bir iktidar yok.

Hiç kimse bize, Türk-İş’in bu tutumunu basit bir hata olarak gösteremezler.

İkincisi, 20 insanımızı katleden bu zihniyete karşı ülkenin en büyük konfederasyonu ve başındaki “işçi önderleri”, yeri göğü sermayenin başına yıkarız diye ortaya çıkacaklarına, Türkiye emekçilerine sadece “1 Dakikalık Saygı Duruşu”nu layık görüyorlar.

Nerede üretimden gelen güç? Nerede işçi sınıfının iş bırakma kararlılığı? Nerede toprakta karınca, havada kuş kadar çok olanların kudreti? Nerede yeni kuşak Rıza Kuaslar, Kemal Türklerler, İbrahim Güzelceler? Nerede olmazı olduran, imkansızı mümkün kılan sendikacılar? İktidarlar deviren, iktidarlar kuran koskoca Türkiye işçi sınıfını iyice özgüven yoksunu haline getirmeye çalışıyorlar. Böylesi sendika başkanlarının bütün yapabildikleri sermaye sınıfını, iktidarı bir dakikalık bir acındırma seremonisi ile merhamete davet etmek. Bir de sanki yaptıkları marifetmiş gibi, basını çağırıyorlar.

Türkiye işçi sınıfı, sendikaların koltuklarına hasbelkader kurulmuş bu “başkanları” hak etmiyor. Türkiye işçi sınıfının sabrını bu kadar zorlayanların sonu hep hüsranla bitti. Binlerce lira alarak oturduğunuz o koltuklarınızda rahat edemeyeceksiniz. İşçi sınıfımız, sizin bize layık gördüğünüz muamelenin aynısını size hak ettiğiniz derecede verecektir.

Siz de emekçilerin tarihine layık olduğunuz biçimde geçeceğinizden emin olabilirsiniz.

Birlik Dayanışma Hareketi olarak iş cinayeti sonucunda hayatını yitiren bütün işçilerimizi saygıyla anıyor, ailelerine sabır diliyoruz