İşçi sınıfına ayak takımı diye hitap ederek nasıl bir zihniyete sahip olduğunu zaten ortaya koyan AKP hükümeti, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a saldırarak işçi düşmanlığını bir kez daha tescil etti. Ama emekçiler Taksim yasağına tüm İstanbul’u 1 Mayıs alanına çevirerek yanıt verdi.


Marka şehir İstanbul’un markası faşizm damgalı!
Egemenler 1 Mayıs kutlamalarından önce, kutlamaları önlemek ya da sönük geçmesini sağlamak için çeşitli yalan dolan ve provokasyonlara başvurdu. İlerici, devrimci, demokrat kurumları “yasa dışı provokatörler” olarak nitelendirdi. 1 Mayısta olay çıkaracaklar, kan akıtacaklar, dedi. İstanbul’un trafiğini kilitleyecekler, dedi. Ama bütün bu yalanlar bir bir çürüdü. İşçiler, emekçiler onlar provokatör değil emek dostları dediler. Biz tamamen barışçıl bir şekilde demokratik haklarımızı kullanacağız, dediler. Haklarımızı kullanmamızı engellemek suçtur, dediler. Sorun trafikse üç koldan değil bir koldan yürüyelim, dediler. Ama hükümet saldırıda ısrarlı çıktı. Sendikaların uzlaşmak için yaptıkları her türlü esnemeyi görmezden geldi.

Egemenler kenti adeta işgal eder gibi hazırlıklar yaptılar. Bir gün öncesinden Taksim’i demir bariyerlerle çevirerek meydanı “haritadan sildiler.” Yine akşamdan ve özellikle sabahın ilk saatlerinden itibaren kentin belli başlı bütün meydanlarına ve caddelerine binlerce polisi yığdılar. Kenti deyim yerindeyse yarı açık bir cezaevine çevirdiler.

1 Mayısı erken başlattık
Hükümet kenti bir gün önceden hapishaneye çevirmeye başlarken aralarında Birlik Dayanışma Hareketi (BDH) emekçilerinin de olduğu işçiler, gençler, kadınlar, çeşitli siyasi kurum temsilcileri, DİSK’in çağrısıyla genel merkez binasının önünde geceden itibaren toplanmaya başladı. Binanın önü aydınlatılmış, ses sistemi kurulmuştu. Şarkılarımız, türkülerimiz, marşlarımız çalındı. Halaylar çekildi. Tuzla tersanelerindeki iş cinayetlerini konu alan bir film gösterimi yapıldı. 1 Mayıs sabahı akşamdan bekleyen ve şehir dışından gelebilenlerle birlikte yaklaşık bin beş yüz kişi toplanmıştı.

Polisin ilk müdahalesi bu kitleye saat 06.30’da başladı. Polis ellerinde bayrak ve pankartalarından başka hiçbir şeyleri olmayan kitleye basınçlı su sıkıp gaz bombası kullanan genel merkez binasına da su sıkan polis DİSK’in içine de girmeye çalıştı. Ancak başta sendika başkanları olmak üzere eylemcilerin direnişi ile karşılaştılar. Bu esnada bazı DİSK yöneticilerine saldırdılar, darp ettiler ama içeri giremediler ve kapıdan uzaklaşmak zorunda kaldılar. Kitlenin bir kısmı binaya çekilirken bir kısmı da ara sokaklara doğru çekildi. Sonuç olarak kitle dağılmadı ve önemli bir direnç noktası haline geldi. Polisin bu saldırıları gün içinde defalarca tekrarlandı. Süleyman Çelebi’nin binaya gelerek basın açıklaması yapmasından sonra gerçekleştirilen saldırıda binanın içine de gaz bombası atıldı. Ama polis ne yaparsa yapsın kitle dağılmıyor, bir kısmı binaya bir kısmı ara sokaklara çekiliyor fakat tekrar toplanıyordu.

Şişli ve Osmanbey’de toplanma başlıyor!
Polis bir yandan DİSK’teki kitleyi ablukaya alırken bir yandan da Şişli-Taksim hatlarında toplanmayı önlemeye çalıştı. Bu amaçla saat 08.00 sularında kentin en merkezi meydanlarından biri olan Mecidiyeköy’e panzerlerle dalarak, daha ortada toplanan hiç kimse yokken, simit saraylarına, cafelere ve durakta bekleyen vatandaşlara basınçlı suyla hedef gözetmeden saldırdı.

Polisin her saldırısı işçilerin, emekçilerin öfkesini bilemek ve halkın nefretini kazanmak dışında bir işe yaramadı. Saat 09.00 sularında Şişli ve Osmanbey’de başta KESK ve TÜRK-İŞ olmak üzere aralarında BDH emekçilerinin de bulunduğu demokratik kitle örgütü ve siyasi kurum temsilcilerinden oluşan kitleler toplanmaya başladılar. Polis burada da sert müdahalelerde bulundu. Yoğun bir şekilde gaz kullanarak ana caddede toplanan kitleleri dağıtmaya çalıştı. Fakat insanlar ara sokaklardan tekrar tekrar toplanarak Şişli’nin sokaklarını 1 Mayıs alanına çevirmeye başladılar. Günün ilerleyen saatlerinde Şişli, Mecidiyeköy, Feriköy, Bomonti, Fulya, Dolapdere, Kurtuluş, Tarlabaşı, Talimhane, İstiklâl Caddesi, Cihangir… 1 Mayıs alanına çevrildi bu alanlarda eş zamanlı olarak direnişler gerçekleştirildi. Direniş karşısında çaresizleşen polis Şişli Etfal Hastanesi Acil Servisi’ne gaz bombası atarak, yer yer kitle üzerine ateş açarak, sapan kullanarak suçlarına yenilerini ekledi. Özellikle Kurtuluş semtindeki direnişlerin polisi çok uğraştırdığı gözlendi. Polis birçok noktada püskürtüldü. İlerici gençlerin de yoğun olarak katıldığı bölgedeki hareketlilik ancak polisin takviye kuvvet istemesi ve sendikaları eyleme son verdiklerini açıklaması ile yavaş yavaş durdu.

AKP halka hesap verecek
DİSK binasına milletvekilleri ve KESK, TMMOB, TTB başkanları; bazı aydın ve sanatçıların gelmesinin ardından binanın önünde bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında konuşan Süleyman Çelebi, bugün barışçıl bir eylem için, demokratik haklarımızı kullanmak için yürümek istendiğini, oysa onların vahşice saldırdığını söyledi. İşçi sınıfının hiçbir güç tarafından durdurulamayacağını gösterdiğini belirten Çelebi, her yer Taksim olmuştur, bütün İstanbul 1 Mayıs alanıdır, şeklinde konuştu. Bu saatten sonra çeşitli yerlerde basın açıklaması yapılarak eylemlere son vereceklerini çünkü hükümetin işçi düşmanı yüzünün teşhir edildiğini belirten Çelebi, egemenlerin daha büyük provokasyonlarına izin vermemek için eylemleri durdurduklarını açıkladı. “DİSK binasına gaz bombası atıldı, haneye tecavüz edildi, masum insanlara bir düşman kuvvetmiş gibi saldırıldı ama sanmasınlar ki bunların hesabı sorulmayacak! Hesap soracağız!” diyen Çelebi’nin konuşmasının ardından basın açıklaması son buldu. Daha sonra Agos önünde de bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Basın açıklamalarının ardından eylemler hız kesse de devam etti. Birkaç noktadan Taksim zorlandı, Kurtuluş ve Dolapdere’deki eylemler devam ettirildi.

Ayak takımının yanıtı sert oldu!
Bize ayak takımı diyenlerine en güzel yanıtı 1 Mayısta vereceğiz demiştik, öyle de oldu. Yaşanan olaylarda hiçbir provokasyon işçiler tarafından gelmedi. Polisin kırdıkları camlar dışında camlar kırılmadı, işyerleri polisin sıktığı sularla ve attığı bombalarla zarar gördü. Provokasyon büyük bir balondu ve işçi sınıfı bu balonu valinin yüzünde patlattı. İstanbul’u tam bir hapishaneye döndürdüler, meydanı fiilen haritadan sildiler. Çoğu zaman yaya geçişine bile izin vermediler. Fakat İstanbul’un 1 Mayıs alanı olmasını önleyemediler. Direniş karşısında çoğu yerde acze düştüler. Askeri birliklerden destek aldılar. Askerleri Taksime konuşlandırdılar. Hapishaneye çevirdikleri İstanbul’un sokak sokak özgürleştirilmesi karşısında kendi hapishanelerinde hem siyaseten hem de fiilen hapsoldular. İstanbul bizim birkaç cadde onlarındı.

Eylemler ancak sendikaların “bitiriyoruz” çağrısıyla hız kesti. Sendikaların tutumu ve bitirme çağrısı birçok açıdan eleştirilebilecektir elbette ama tuttukları pozisyonu genel olarak olumlu nitelendirmek lâzım. Başından beri hükümetin ve egemenlerin teşhir edilmesinde, siyaseten mahkûm edilmelerinde önemli rol oynadılar. Her ne kadar yalpalasa da TÜRK-İŞ’in eylem birliği içerisinde tutulması Türkiye işçi sınıfı açısından önemli bir kazanım oldu. Bu günden sonra dürüst sendikacılar, mücadeleci sendikacılar önümüzdeki birçok eylemde yan yana gelecekleri zeminleri yaratıyorlar.

Sonuç olarak 2008 1 Mayısı işçi sınıfına moral ve umut verirken sınıf düşmanlarına, AKP’ye ve yerleşik egemenlere endişe veren bir 1 Mayıs oldu. İşçi sınıfı ve onun örgütleri, işçi sınıfı dostu ilerici, devrimci, sosyalist kurumlar ve demokratik kitle örgütleri yeni bir tarih daha yazdılar.

Yaşasın 1 Mayıs!
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
İş, ekmek yoksa barış da yok!