15–16 Haziran Genel Direnişi, Türkiye işçi sınıfının gücünü dosta düşmana ilan ettiği, “burjuvaziye, tüm sömürüye nasırlı yumruğu vurduğu gün!” İşçi sınıfı 1970’de gerçekleştirdiği direnişle egemenlere geri adım attırmış, örgütlenme özgürlüğüne uzanan elleri kırmıştı.
Direniş o dönemde güçlü bir çıkış yapmaya başlayan DİSK’i kapatmaya yol açacak olan kanunun geri çektirilmesi için yapılmış, direnişe yalnızca DİSK’li işçiler değil, TÜRK-İŞ’li işçilerle örgütsüz işçiler de katılarak geniş bir eylem birliği oluşturmuştu.
Bu durum karşısında egemenler geri adım atmış, yasa meclisten çıktığı halde iptal edilmişti.
Taksim’de basın açıklaması yaptık
Birlik Dayanışma Hareketi olarak, büyük işçi direnişinin 38. yıl dönümünde Taksim Tramvay Durağı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Basın açıklamasına Ürün Sosyalist Dergi ve TÜM-İGD’liler de destek verdi. Saat 16.00’da sloganlarla başlayan açıklama 16 Haziran’da Tuzla’da tersane işçilerinin grevine yapılan davetin ardından yine sloganlarla son buldu. Basın açıklamasında saat 17.00’de yapılacak olan söyleşinin de duyurusu yapıldı.
Söyleşi: “15–16 Haziran’dan Günümüze Türkiye İşçi Sınıfı ve Yeni Direniş Odakları”
Ürün Sosyalist Dergi’nin toplantı salonunda saat 17.00’de gerçekleştirilen panel, başta 15-16 Haziran şehitleri olmak üzere sınıf davasında yitirdiklerimiz için yapılan saygı duruşu ile başladı. “15-16 Haziran’dan Günümüze Türkiye İşçi Sınıfı ve Yeni Direniş Odakları” başlığıyla yapılan söyleşiye DİSK Tekstil Eğitim Uzmanı Hasan Aktaş, emekli işçi Ekrem Sarıoğlu ve eski Maden-İş organizatörü Mehmet İçin konuşmacı olarak katıldı.
İlk sözü alan Ekrem Sarıoğlu, 15-16 Haziran Genel Direnişi ile işçi sınıfının gücünü dostuna da düşmanına da gösterdiğini belirtirken o dönemlerde yaşanan “işçi sınıfı devrim sürecine önderlik edebilir mi?” tartışmalarına bir son verdiğini de belirtti. Daha sonra sözü alan Mehmet İçin, o günleri yaşamış biri olarak gözlemlerini anlattı. Büyük işçi direnişinin coşkusunu bugüne taşıdı. Son olarak konuşan Hasan Aktaş da 15-16 Haziran’ı yaratan koşulları anlattıktan sonra yeni 15-16 Haziranlar yaratmak için neler yapılabileceğine değinen bir sunum yaptı. Direnişin kendiliğinden bir direniş olmadığını belgelerle anlatan Aktaş, sendikal mücadelenin yükselişi için kitle ve sınıf sendikacılığı anlayışına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Sunumların ardından yapılan tartışma bölümüyle etkinlik son buldu.
Yapılan basın açıklamasının metni aşağıdadır:
15-16 Haziran’ı unutturmayacağız!
15-16 Haziran, Türkiye işçi sınıfı tarihinde mücadeleci ve onurlu bir yaprak olarak yerini korumaya devam ediyor. Üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen, hala işçilere ve emekçilere umut oluyor, yol gösteriyor.
15-16 Haziran bir avuç ayak takımının sokağa dökülmesi değil, Türkiye işçi sınıfının toplumsal ve politik değişime önderlik edebileceğini gösterdiği bir gündür.
İşçilerin ve emekçilerin kendilerine yönelen saldırılar karşısında birleştiklerinde, tekelci sermayeye ve işbirlikçilerine nasıl geri adım attırdıklarının en canlı örneklerindendir. O gün şalterleri indiren işçi ve emekçilerin neleri değiştirebileceği dosta düşmana kanıtlanmıştır.
15-16 Haziran bir günde oluşan, başıboş, kendiliğinden bir hareket değil, işçilerin örgütlü gücü DİSK’in kapatılmasına karşı mücadele verdiği ve gün be gün örülmüş bir direnişin adıdır.
Dönemin hükümetinin işçilerin diledikleri sendikaya üye olmasını engelleyen ve sendikal barajı yükselten yasa önerisi karşısında DİSK Başkanı Kemal Türkler, işçilerin bu yasaya izin vermeyeceğini, bu yasanın açık hedefinin işçilerin örgütü DİSK’i etkisizleştirmek olacağını söyleyerek işçilerin bu yasaya karşı alacağı tavrı da belirtmiş oluyordu.
İstanbul’da üç koldan yürüyüşe geçen işçiler her fabrika önünde güçlerini ve örgütlülüklerini yükselterek yürüdüler. İzmit ve Gebze tarafından Kadıköy’e, Levent tarafından Mecidiyeköy ve Taksim’e, diğer yanda ise Topkapı’ya ulaşan işçiler hükümetin kendilerine karşı çıkardığı yasanın geri çekilmesini istediklerini, DİSK’in kapatılamayacağını haykırdılar. Kadıköy tarafında işçilerin üzerine açılan ateş sonucunda üç işçi öldürüldü. Sonuç olarak direniş karşısında çaresizleşen burjuvazi geri adım atmak zorunda kaldı, yasa geri çekildi.
15-16 Haziran, sadece DİSK’li işçilerin değil, Türkiş’li ve sendikasız işçilerinde birlikte hareket ettikleri bir direniştir. İşçi sınıfı tarihinde bu yanıyla da öğretici bir gün olmuştur. Sınıf dayanışmamızı ve sınıf kardeşliğini yükselttiğimizde haklarımızı elde edebileceğimizi biz emekçilere göstermiştir.
İşçi sınıfının ve emekçilerin her gün yeni haklarını kaybettiği bu günlerde 15-16 Haziran tarihimizden ders alacağımız mücadele günlerimizdendir.
Tuzla’da, karlarından vazgeçmeyerek, ilkel-korunmasız koşullarda işçileri çalıştırılan tersane patronları neredeyse her gün yeni bir iş cinayeti işliyor. Tuzla’da adeta bir işçi katliamı yaşanıyor.
Emekçi halkımızın alınterleri, emekleriyle var edilen kamu malları işbirlikçi iktidarlarca tekelci sermayeye peşkeş çekiliyor. Kamu ve halk yararına olan herşey yok ediliyor.
Anayasada hala varlığını koruyan, sosyal devlet ilkesi artık kağıt üstünde bir söz olmaktan öteye gitmiyor. Sosyal devlet adı altında, tüm sosyal haklarımız bir bir yok ediliyor.
İşte, bu koşullarda 15-16 Haziran, nasıl mücadele etmemiz gerektiğini de hala bizlere anımsatmaktadır.
Biz, Birlik Dayanışma Hareketi Emekçileri olarak, 15-16 Haziran’ın unutturulmasına izin vermeyeceğiz. Emekçiler olarak kurtuluşumuzun böylesi günlerde yattığını biliyor, işçi sınıfı ve emekçi halkımızı unutturulmaya çalışılan tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Yeni 15-16 Haziranlar Yaratmak İçin Yaşasın Sınıf Dayanışması
Duyuru: Birlik Dayanışma Hareketi olarak 16 Haziran günü Tuzla’da tersane işçilerinin yapacağı genel greve emekten yana tüm onurlu insanları çağırıyoruz.