Basından iki haber; biri TÜSİAD’dan, AB üyeliği sürecinde Türkiye’nin çok daha iyi çalışma yaşamı standartlarına ulaşma yönünde ilerlemeye devam etmesi gerektiği belirtilerek, “Her yıl 1 Mayıs’ın “Çalışma Bayramı” olarak kutlanması hem emeğe saygı, hem de ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma hedeflerimize moral katkı açısından olumlu bir gelişme olacaktır. Diğeri İngiltere’den,  İngiltere’de öğretmenler maaşlarına önerilen zammı protesto için 21 yıl aradan sonra ilk kez greve gidiyor. Eğitim Bakan Yardımcısı Jim Knight ise öğretmenlerin grev kararı almasının kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını belirterek, “Öğretmenler öğretmeli, grev amacıyla da olsa sınıflarını terk etmemeli” dedi.

1 Mayıs’ın yaklaştığı bu günlerde basında çıkan birbirinden ilgisizmiş gibi gözüken iki haber, aslında kapitalistlerin sınıf çıkarlarını resmetmesi açısından anlamlıdır. İki haberde de ekonomik kaygı öne çıkmış, kapitalistler ve onların sözcüleri sınıf çıkarlarının ne olduğunun bilincinde sözler sarf etmişlerdir. AKP’nin “ayak takımı” açıklamasından rahatsız olmuş gözüken TÜSİAD, ortalığı yatıştırmaya çalışırken, 1 Mayıs yasal tatil olmalı diye öneri geliştirmeyi bir kenara bırakın, konuya ekonomik kalkınmanın morali açısından yaklaşmıştır. Yani işçi sınıfı ve emekçi halkın ağır bedeller ödeyerek kazandığı haklarını uluslararası kardeşleriyle dayanışma içinde kutlayacakları 1 Mayıs’ın yasalaşmasını yine istememişlerdir. İngiltere de ise, 21 yıl sonra greve çıkan eğitim emekçileri İngiliz sermaye sınıfını ve sözcülerini ürkütmüş görünmektedir. Bakan öğretmenlerin haklarına çözüm arayacağına vicdanlarına seslenmeyi tercih etmiştir. Sosyalist sistemin çözülmesi sonrası AB ülkelerinde en basit sosyal hakların AB emperyalistlerinin gözüne batmakta olduğu ve sosyal devlet uygulamalarının bir bir yok edildiği gün gibi ortadadır. Bu yıkıma rağmen, AB ülkelerinde işçi ve emekçiler mücadele geleneklerine geri dönmenin hazırlıklarını yapmaktadırlar.  Aynı sınıfın parçaları olan AB emperyalistleri ve TÜSİAD’ın temsil ettiği yerli kapitalistlerimiz, tam 1 Mayıs öncesi –ne ironiktir ki- farklı ülkelerin işçi ve emekçilerinin hak mücadelelerine aynı sınıfsal tepkiyi göstermişlerdir.

TÜSİAD’ın önerisinde kalkınma sonrası haklardan tek söz yokken, kalkınınca ne olacak, üretim ve bölüşüm süreci nasıl değerlendirileceği doğal olarak geçiştirilmiştir. Cumhuriyetin başında ilan edilen kapitalist yoldan kalkınma sonrası, sürekli kalkındığı iddia edilen ülkemizde, bir türlü kalkınma sırası işçi sınıfı ve emekçi halka gelmemektedir. Biz, işçi ve emekçiler açısından ise kapitalist düzende kalkınmanın ne demek olduğu artık bellidir. Uluslararası sermayenin aynı sınıfsal tepkileri gösteren parçaları biz emekçilere de kendi sınıf çıkarlarımız için nasıl davranmamız gerektiğini anımsatmaktadır. Ülkemizde 60’lı-70’li yıllarda yükselen sınıf ve kitle çalışması anlayışını yaşama geçirmek tek seçeneğimizdir. Sınıf ve kitle çalışması anlayışımızı yaşama geçirmenin ön koşulu ise emperyalist-kapitalistlere karşı sınıf kardeşliğimizi yükselterek olur. Bu hem zorunlu, hem de olanaklıdır. İşçi ve emekçilerin sınıf kardeşlerinden başka güvenecekleri hiçbir şeyleri yoktur. İşte, önümüzdeki 1 Mayıs sınıf kardeşliğinin sınanacağı ve güçleneceği gündür. 1 Mayıs’a sahip çıkmak tüm işçi ve emekçilerin sınıfsal sorumluluğudur.

Faşistlerce katledilen DİSK Kurucu Genel Başkanı ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler, elli yıl yasaklı olan ve 1976’da kutlanan 1 Mayıs’ta, alandaki yüzbinlere şöyle seslenmişti: “Türkiye burjuvazisi 1 Mayısların kutlanmasını engellemek için elindeki tüm baskı olanaklarını seferber etti. Her 1 Mayıs’tan önce, hiçbir gerekçe göstermeden, örgütlü, bilinçli işçi önderlerini tutukladı. Pek çoğunu işkenceden geçirdi. Her 1 Mayıs öncesinde olağanüstü tedbirler alarak yılgınlık, korku ve terör yaratmaya çalıştı. Sermaye sınıflarını bu denli korkutan olgu, 1 Mayıs’ın özünde yatmaktadır. Çünkü, 1 Mayıs, her şeyden önce, her ülkede ve tüm dünyada işçilerin, sermaye egemenliğine ve zulme karşı birlik ve mücadelelerinin bayrağıdır.”

Geçtiğimiz aylarda yapılan Birleşik Metal İş Genel Kongresinde asılı belgilerden birisi eksik anımsamıyorsak şöyle idi,”İşçiye Onurunu Geri Kazandıracağız”. Biz bu belgiyi biraz değiştirelim;

“İşçi Sınıfı Emekçi Onurunu ve Güvenini Geri Kazanacak!”
Bu sınıf kavgası, henüz kuralları biz işçi ve emekçiler koyamıyor gözüksekte, koyamayacağımız anlamına gelmiyor…

Yaşasın Sınıf Dayanışması
Yaşasın Uluslararası İşçi Sınıfının Birlik ve Dayanışması