Gündemin fırtına hızı ile değiştiği bir ülkede yaşıyoruz. Böyle olunca da hiçbir şey tam olarak tartışılamıyor, değerlendirilemiyor. İşçi, emekçi, halk düşmanlarından oluşan “Ergenekoncular” ile yine yaklaşık 6 yıldır işçiyi, köylüyü, esnafı azarlayan Hükümet arasındaki kavganın emekçilere hiçbir getirisi yok. Ülkeyi yönetenlerin istediği de gündemin böyle hızlı bir şekilde değişmesi olunca aylardır ülkenin gündeminde olan ve emekçileri sokaklara döken SSGSS Yasa Tasarısı 2 Nisan 2008 salı günü TBMM’de tekrar görüşüldü.
Daha 1999 yılında prim ödeme gün sayısı 5000 gün olsun diye başta Abdullah Gül olmak üzere birçok AKP önde geleninin imzaladığı bir önergenin üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra aynı kişiler büyük bir utanmazlıkla prim ödeme gün sayısının 9000 olması için çalışıyorlar. Emek Platformu’nun birkaç hafta önce yaptığı görüşmelerde 7200 gün üzerinde uzlaşıldığı açıklandı. Yani simsar hükümet hiç çaktırmadan 7000 günü 7200’e çıkarıyor ve bakan da bu durumdan %60 oranda işçilerin kazançlı çıktığını açıklıyor. Sayın! bakan “ya sayı saymayı bilmiyor ya da hiç dayak yememiş”. Ya da emekçileri çok saf zannediyor. Yine 9000 prim gün sayısı düşürülse bile yasa tasarısına göre emekli olmak isteyen herkes –kadın erkek fark etmez- 65 yaşına kadar bekleyecek. Bu da aslında fiiliyatta insanlar çalışmak zorunda kalacakları için hiçbir işe yaramıyor.
Bu yasa tasarısı toplumumuzun gündemine AKP tarafından 2002 yılında getirildi. AKP Hükümeti’nin topluma zorla kabul ettirmeye çalıştığı bu tasarının bir çok maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi ve bu nedenle yasanın yürürlüğü ertelendi. AKP şimdi bu yasanın tamamen kabul edilmesine çalışıyor. Bu süreçte Emek Platformu ve Hükümet arasındaki yapılan pazarlıklarda Emek Platformu ikiye bölündü. Bir tarafta patronlara, neo-liberal kapitalist politikalara ses çıkarmayan Hak-İş, Türk-İş ve Kamu-Sen duruyor. Özellikle Türk-İş merkezinin kendi üye sendikalarını yalnız bırakması konfederasyonu pasifleştirmektedir. Türk-İş merkezinin sessiz kalmasına karşın üye sendikaların bir kısmı Yasa Tasarısı’na karşı yapılan eylemleri destekliyor. Bu bağlamda Deri-İş, Hava-İş, Petrol-İş, Tümtis, Harb-İş ve Tezkoop-İş gibi sendikalar Yasa Tasarısı karşıtı eylemlerde yerlerini aldılar. Fakat merkezi olarak gerek Türk-İş gerekse Hak-iş gibi konfederasyonlar tabanlarından gelen itirazlara rağmen Hükümet ile uzlaşma içerisindeler. Diğer taraftan görüşmelerin başında emek platformunun içerisinde yer alan ve bu gelişmelere karşı basireti bağlanan DİSK ve KESK sonunda seslerini daha da yükseltmeye karar verdi. DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve TDB ile beraber bir basın açıklaması yaparak 1 Nisan’da ve 6 Nisan’da eylem kararı aldılar. 6 Nisan’da İstanbul Kadıköy’de yapılan miting emekçilerin haklarını koruma konusundaki kararlılığını bir kez daha dosta düşmana gösterdi. Kadıköy’de “Şalter iner bu iş biter” diye haykıran 10 binlerce emekçi bu tasarının yasalaşmasına izin vermeyecek.
Gözünü emeklinin, dulun, yetimin üç kuruşuna diken AKP Hükümeti insan sağlığını ve yaşamını hiçe sayan politikaları uygulamaya devam ediyor. AKP yeni yasa tasarısı ile prim gün sayısını artırıyor, emekli maaşlarını düşürüyor, sosyal hakları buduyor. İşin özü AKP emekçileri, esnafı, işsizleri, emeklileri, ev kadınlarını, gençleri, çocukları yani toplumumuzun neredeyse tamamının haklarını kısıtlayan, onlara yaşamı daha da zorlaştıran akıllara zarar bir yasa çıkarmanın arifesinde.
İşte bu noktada bizlere önemli görevler düşüyor. Bizi yoksulluğa, yoksunluğa, sefalete sürükleyen bu yasaya hayır demeliyiz. Bunun için elimizdeki her türlü aracı kullanmalıyız. Bu konuda da yeni yasanın getirdiği hak kayıplarını önlemek için işçi düşmanı İMF işbirlikçisi bu Hükümete dur demeli, yeni kazanımlar elde etmek için yola çıkmalıyız. Var olan sosyal güvenlik sistemi çürümüş, yozlaşmış ve emekçi düşmanıydı. Primlerini ödeyen yoksul halkın bunun karşılığı olan hizmeti alamamasının tek nedeni miadı dolmuş kapitalist sistemdir. Bu sistem eskiden parası olmayanları hastanelerde rehin tutuyordu. Şimdi ise parası olmayanları hastanelere almamayı planlıyor. Sosyal güvenlik sistemi eski haliyle de adim adim çökertiliyordu. Kaynakları patronlara peşkeş
çekildi, prim borçları affedildi. Sosyal güvenlik, işçi sınıfının ve emekçilerin kapitalist sistemden kopardığı bir kazanımdır, ta ki bu çürümüş düzen
neo-liberal biçimiyle kazanımlara saldırmaya başlayana kadar. Birlik Dayanışma Hareketi olarak emekçilerin aleyhine olan bu yasa tasarısına geçit vermeyeceğiz. Sağlık bir haktır, sağlığın paralı hale gelmesine geçit vermeyeceğiz. Yarınını kurmak için haydi alanlara...
Yaşasın sınıf dayanışması!
Direne direne kazanacağız!