“Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı protesto eden binlerce hekim ve sağlık emekçisi, ülke genelinde iş bıraktı. İMF’nin, Dünya Bankası’nın dayatması olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”, gündeme geldiği tarihten bugüne kadar hem hastalar hem de sağlık çalışanları açısından yeni yıkımlar öngörüyor. Sağlık hizmetleri kamusal hizmet olmaktan çıkarılarak piyasalaştırılıyor, paralı haline getiriliyor.

Sağlık ocaklarının tamamen ortadan kaldırılmasını ve yerine aile hekimliğinin getirilmesini öngören yeni mevzuat hastaları da “müşteri”ye dönüştürüyor. Aile hekimliği sistemi, aynı zamanda ilaç tüketimini artıran ve birinci basamak sağlık hizmetlerine yeterince ağırlık vermeyen bir sistem.

Ayrıca artık hastanelerde, kliniklerde kadrolu hemşirelerin, sağlık personelinin yerini teşeron şirketler aracılığıyla sözleşmeli olarak güvencesiz çalıştırılan sağlık emekçileri alıyor.

Sağlık Emekçileri Sendikası’na, Türk Tabipler Odası’na bağlı hekimler ve sağlık çalışanları sağlıkta dönüşüm programını halka anlatmak ve protesto etmek amacıyla hastane önlerinde basın açıklamaları ve yürüyüşler yaptı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise sertleşerek, eyleme katılan sağlık emekçileri aleyhine soruşturma açılacağını bildirdi. Birlik Dayanışma Hareketi olarak sağlığın özelleştirilmesine geçit vermeyen sağlık emekçileri ile dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyoruz!

Türk Tabipler Birliği’nin Yayınladığı

Hekimlerin 14 Mart 2007 Bildirgesi

Ülkemizde modern tıp eğitiminin başlangıcının yüz sekseninci yıldönümünü hekimlik mesleğinin binlerce yıldan süzülüp gelen insancıl değerlerine sahip çıkarak Beyaz GöREVde kutluyoruz. Öncelikle toplum sağlığının geliştirilmesine katkısı olmuş, öğretisiyle günümüze ışık tutan, aramızdan ayrılmış olan tüm meslektaşlarımızı saygıyla anmak isteriz.

Hekimlik mesleki değerleri bize;

  • Yaşamımızı insanlığın hizmetine adamayı,
  • Tıbbi bilgilerimizi insanlık yararına kullanmayı,
  • Hastalarımızın sağlığının bizim için en önde gelmesini,
  • Mesleğimizi vicdan ve ağırbaşlılıkla yürütmeyi,
  • Tehdit altında olsa bile insan yaşamına başlangıcından itibaren göstereceğimiz saygıyı sürdürmeyi,
  • Din, ulus, ırk, parti politikaları ya da toplumsal durumla ilgili değerlendirmelerin görevimizle hastalarımızın arasına girmesine izin vermemeyi,
  • Sağlık hizmetlerinin sunumunda ve geliştirilmesinde insanı temel almayı,
  • Sağlık hakkının tüm yurttaşlar için doğuştan kazanılmış bir insan hakkı olduğunu,
  • Sağlık hizmetlerinin piyasada alınıp satılan ticari bir meta olamayacağını öğretiyor.

Ülkemizde dört buçuk yıldır uygulanan Sağlıkta “Dönüşüm” Programı ise mesleki değerlerimizin tam tersine bir sağlık ve hekimlik ortamı oluşturmaya çalışıyor. Uygulanan program esas olarak kamu sağlık hizmetlerinin bütünüyle tasfiyesini ve sağlığın ticarileştirilmesi/özelleştirilmesini hedeflemektedir. Bu programın hekimler için anlamının iş güvencesinin ortadan kaldırılması, hekim emeğinin ucuzlatılması, işsizlik tehdidi ve mesleki-etik değerlerin erozyonu nedeniyle saygınlık ve itibar kaybı olduğu artık çok daha açık olarak görülüyor.

Ülkemizin sağlık sistemini IMF ve Dünya Bankası’ndan ithal ettikleri Sağlıkta “Dönüşüm” Programı ile yönetmeye çabalayanlar şimdi de yurt dışından 100-150 dolara çalışacak hekim ithal ederek yedek işsiz hekim ordusu yaratmaya çalışıyorlar. Hükümet yetkililerinin, sayın Cumhurbaşkanı’nın “Torba Yasa”yı vetosu sonrası yaptıkları içtenliksiz, kinayeli açıklamaları şimdilik vaz geçmiş göründükleri bu düzenlemeleri “bilahare” tekrar gündeme getirmeyi düşündüklerini gösteriyor.

Dünyanın hiçbir ülkesinde mevcut olmayan bir “sevk zincirsiz aile hekimliği” modeli ile toplum sağlığının temel taşları, elli yıllık birikimimiz sağlık ocaklarımız kapatılmak isteniyor. Aile hekimi olmak istemeyen meslektaşlarımız ise idari baskılarla susturulmaya çalışılıyor.

TBMM’ye sevk edilen “Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı” ile kamu hastaneleri kazanç easasına göre çalışan kurumlar haline getirilmek isteniyor. Tasarının gerekçe bölümünde Sağlık Bakanlığı’nı “yüklerinden arındırmak” niyeti açık olarak ifade ediliyor. Yeniden yapılandırılacak olan Sağlık Bakanlığı’nın görevleri arasında sağlık hizmeti sunumu bulunmuyor.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra uygulanamaz hale gelen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, İMF, TÜSİAD, TİSK, vb. sermaye örgütlerinin ısrarı doğrultusunda 1 Temmuz 2007’de uygulamaya konmaya çalışılıyor.

Gerek Başbakan, gerekse Sağlık Bakanı defalarca hastanelerde rehin kalma döneminin bittiğini ilan etmişken 400 YTL hastane borcunu ödeyemeyen yoksullar cezaevine konuluyor.

Kısacası; dört buçuk yıldır hayata geçirilen politikalar sağlık sisteminin hiçbir sorununu çözemediği gibi daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. İşletme ve piyasa koşullarında hizmet sunmak durumuyla baş başa bırakılan üniversite ve eğitim hastaneleri çökme noktasına getirilmiştir. Buna rağmen Sağlıkta “Dönüşüm” Programı’nı kendi siyasi geleceklerinin bekası uğruna uygulamakta ısrar edenler her yönüyle açık ve berrak olan bu gerçeği görmek istemiyorlar.

Biz hekimler ise mesleki değerlerimize taban tabana aykırı bu politikalara karşı “Artık Yeter” diyor ve sağlık hakkına, özlük haklarımıza, iş güvencemize, mesleki onurumuza sahip çıkıyoruz.

  • “Torba Yasa”da yer alan ve hekimlerin şiddetle itiraz ettiği bütün düzenlemelerin bir daha gündeme gelmemek üzere geri çekildiği açıklanmalıdır.
  • Sağlık ocaklarının kapatılmasından başka bir fonksiyonu olmayan Aile Hekimliği uygulaması derhal durdurulmalı; başta İzmir olmak üzere diğer iller pilot uygulama kapsamından çıkarılmalı; aile hekimi olmayı kabul etmediği için görev yerleri değiştirilen bütün meslektaşlarımızın mağduriyeti acilen giderilmelidir.
  • Kamu hastanelerini özerkleştirme adı altında özelleştirmeyi hedefleyen “Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı” TBMM’den geri çekilmelidir.
  • Sağlık hizmetlerini “temel teminat paketi” ile sınırlayıp, parası olanın satın almasını önerecek kadar adaletsiz; aylık geliri 134 YTL’nin üzerindeki bütün yurttaşlarımızdan her ay 70 ile 475 YTL arasında pirim almayı düşünecek kadar gayri insani olan Genel Sağlık Sigortası süresiz olarak ertelenmelidir.
  • GSS’nin hukuki altyapısının çökmesiyle birlikte uygulanma şansı kalmayan Sağlıkta “Dönüşüm” Programı’na son verilmelidir.
  • Sağlık çalışanlarının bu gününü ve emekliliğini güvence altına alan kamu kaynaklı, adaletli bir ücret politikası uygulanmalıdır.

Siyasi yetkilileri aklın, hukukun, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sesine kulak vermeye davet eder; haklı taleplerimiz kabul edilinceye kadar mücadelemize devam edeceğiz. Vatandaşlarımıza 14 Mart Tıp Bayramında bizlerle birlikte olarak sağlık hakkına sahip çıktıkları için teşekkür ediyoruz. Umuyoruz bir sonraki 14 Mart’ı herkese eşit, ulaşılabilir, parasız sağlık hizmetinin sunulabildiği bir ortamda bayram çoşkusu ile kutlayacağız. Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ