Geçtiğimiz Aralık ayı sonunda KESK’e bağlı sendikaların İstanbul şubelerinden çok sayıda kamu emekçisinin çağrısı ile “Kamu Emekçileri Geleceğini Tartışıyor” başlığı altında bir toplantı gerçekleşmişti. Toplantıya 40 kamu emekçisi katılmıştı.

İkinci toplantı ise 5 Şubat’ta Anadolu yakası KESK binası toplantı salonunda gerçekleşti. BES, BTS, SES, Eğitimsen, Yapı-Yol Sen, Tüm-Bel Sen, Tarım Orkam-Sen sendikaları ve emek örgütlerinin katıldığı toplantı, “Kamuda Esnek-Güvencesiz Çalışma ve Mücadele Perspektifleri” ve “Genel Kurullar, Sendikal Hareketin Yapısal Sorunları ve Çözüm Yolları” gündemlerini içeriyordu.

Toplantı ilk gündem maddesi olan “Kamuda Esnek-Güvencesiz Çalışma ve Mücadele Perspektifleri” başlığı altında başladı. Divan adına açılış konuşmasını BTS İstanbul 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Mithat Ercan yaptı.

Ercan, konuşmasında, kamuda çalışanların kendilerini güvenceli gördüklerini aslında güvencelerinin olmadığını, kamuda çalışanlar kendilerini ancak güvencesiz olarak düşünürlerse, güvencesiz çalışanlar ile birlikte ortak hareket edilebileceğini belirtti. Ayrıca KESK’in 4688 sendikalar yasasına sıkıştığını bürokratik yasal zeminden uzlaşmacı durumundan çıkması gerektiğini güvencesiz çalışanları da içine alan bir durumun yaratılması gerektiğini ifade etti.

Divan adına ikinci konuşmayı ise BES İstanbul 3 No’lu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Taylan Özgür Tekmil yaptı.

Tekmil, Kamu çalışanlarda taşerona karşı bir algının gelişmesi gerektiğini, okullarda kamu çalışanından çok ücretli, sözleşmeli çalıştırıldığına değindi. Bu yüzden de ücretli öğretmeni nasıl örgütleyebileceğimizi, Eğitim-Sen’in kadro talebi üzerinden bir örgütlenme yaratması gerektiğini, bulunduğumuz sendikalarda taşerona karşı bir mücadele oluşturulması ve bunu sendikaların gündemine taşınması gerektiğini ifade etti. Ayrıca işyeri tanımı, esnek çalışma oranı kavramlarını net olarak belirleyip,  “güvencesizleri nasıl örgütleyebiliriz?”den yola çıkarak KESK üzerinden merkezi bir politika örgütleyerek bir kurultay oluşturulabileceğini de ekledi.

Katılımcılardan, SES Şube Yönetim Kurulu üyesi Alaattin Keskin ise, KESK’ in taşerona karşı olduğunu, ama taşerona karşı politika üretemediğini, sağlık alanında şuanda 140 bin taşeron çalışanın olduğunu, genel grev genel direnişlerden bile sonuç alınamadığını, çalışanların yarısının örgütlendiğini, çünkü, geri kalanının taşeron işçisi olduğu için örgütlenemediğini,  KESK’in asıl örgütsüzleri örgütlemesi gerektiğine değindi. KESK’in sınıfın bir kesimini değil, bütününe yönelik bir örgütleme yapan bir sendikanın olması gerektiğini de vurguladı.

SES üyesi bir kadın emekçi ise çalıştığı kurumda esnek çalışma sisteminin olduğunu, grev haklarının olmadığını, taşeron işçilerini işçi sendikaları örgütlesin mantığının yanlış olduğunu, taşeron ve güvencesiz çalışanlar ile ilgili  biran evvel çalışma yapılması gerektiğinin önemine değindi.

Tüm-Bel Sen üyesi bir emekçi ise KESK’in 4688 sayılı sendika yasasına sıkıştığını, KESK’te devrimcilerin olması gerektiğini, devrimcilerin ise herkesi örgütleme gibi bir derdi olması gerektiğini ifade etti.

Tarım Orkam-Sen üyesi bir emekçi, kendi çalıştığı alanda güvencesiz çalışanların olmadığını, “fakat bizi toptan satacaklar” diyerek, KESK’teki bürokratik anlayıştan vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti.

Eğitim-Sen 2 No’lu Şube üyesi bir eğitim emekçisi ise, kapitalist toplumda ne kadar örgütlüysen o kadar güvencelisin diyerek, bir örgütlenme forumu ile örgütlenme olabileceğini yoksa KESK içinde güvencesizlerin örgütlenmesinin zor olduğunu işaret etti.

Yapı-Yol Sen üyesi bir emekçi kamuda çalışanların da güvencesiz olduğunu, KESK’in amacının güvencesizleri üye yapmak değil, onlar için adres olmak gerektiğini ifade etti.

EED (Eğitim Emekçileri Derneği) üyesi bir üniversite öğrencisi  tabandan bir örgütlenme yapılması gerektiğini, özel dershanelerden eğitimcilerin ağır koşullarda ucuz işgücü olarak kullanıldığını, güvencesiz çalıştıklarına değindi.

İkinci gündem maddesi olan “Sendikal Hareketin Yapısal Sorunları ve Çözüm Yolları” başlığında ise, toplantıya katılanların genel görüşü KESK’in görünürde yönetiminin değiştiği ama işlevsel olarak bir şeyin değişmediği, KESK karşısında değil,  KESK’in içinde alternatif devrimci bir güç oluşturulması gerektiği üzerineydi. KESK’in bütün organlarının işlevsel hale gelmesi gerektiği, özellikle disiplin kurulunun genel kurulda tacizle ilgili bir açıklama yapmadığı, hatta bu durumun üstünün kapatıldığı belirtildi. Sendikaların 4688 sayılı sendikalar yasası ile reformcu bir yerde durduğunu, bu yüzden de uzlaşmacı,  bürokratik bir yapıda olduğunu,  sendikaların bu yapısının değişmesi gerektiğini belirtilerek, KESK’in 90’lı yıllardaki gibi toplumsal muhalefeti kucaklayan, işçi hareketine yön veren ve sınıfsal temelden bakan bir konuma gelmesi için bir mücadele programının oluşturulması gerektiği belirtildi.

Divanın kapanış konuşmasından sonra toplantıda konuşulan gündemlerin sonuç bildirgesinin oluşturulacağı ve yeni gündemlerin belirlenerek bu toplantı ve tartışmaların devam edeceği belirtildi.