Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş, 6-7-8-9 Aralık 2007 tarihlerinde Ankara’da 20. Genel Kurulunu topluyor.

Tüm işkollarını içeren, ikisi Kıbrıs’tan olmak üzere toplam 35 sendikanın üye olduğu Türk-İş’in bu genel kurulunda da daha önceki yıllarda sözünü ettiğimiz zaaflar gündemde. Kurulda yine programlar tartışılmıyor, işçi sınıfının sorunlarına nasıl bir çözüm bulanacağı değerlendirilmeye alınmıyor.
Birkaç gün içinde sonuçlanacak bu genel kurulda daha fazla politik etki kazanmak için AKP’nin büyük çaba harcadığı biliniyor. Önceleri kendisine doğrudan bağlı sendikalar kurmaya çalışan AKP, daha sonra politikasında değişiklik yaparak yeni bir sendika kurmaktansa mevcutları ele geçirmenin daha mantıklı olacağı düşüncesine vardı. AKP iktidarı döneminde pek çok sektörde alternatif sendikalar kurulmuştu. Yetki sorunu olmayan tarım ve ormancılık sektöründe bu “sorunu” kolayca halletmişlerdi. Ancak, petrol ve tekstilde aynı kolaylığa bulamadılar. Yol ve enerji işkollarında ise ihtiyaç duymadılar. Belediye işkolunda ise, özellikle kişisel ilişkilerin daha çok rol oynadığı Anadolu kentlerinde zaten belediye başkanının siyasi tercihine göre sendika değiştirmek geleneksel bile sayılabilirdi.

Şimdi yapılacak olan Türk-iş kongresinde, iddialara göre tümüyle AKP’ye bağlı bir yönetim oluşturulmaya çalışılıyor. Mevcut yönetimde yer alanlara bakıldığında nasıl bir farklılık beklentisi içinde olduklarını anlamak ne yazık ki biraz zor. Sanki mevcut yönetimde yer alanlar iktidarın bütün o işçi düşmanı, emeği, çalışanları ezen politikalarına karşı radikal bir mücadele yürütmüşlerdi de, şimdi bunu mu engellemeye çalışıyorlar sorusu ortada duruyor.

Mevcut yönetimin genel başkanlığında Salih Kılıç (Türk Metal’den gelme), genel sekreterliğinde Mustafa Kumlu (Tes-İş genel başkanı; AKP’nin kuruluş toplantıları bu sendikanın genel merkezinde yapılmıştı), genel mali sekreterliğinde Ergün Atalay (Demiryol-iş genel başkanı, AKP’ye ideolojik ve örgütsel olarak en yakın isim), genel eğitim sekreterliğinde Mustafa Türkel (Tekgıda-İş genel başkanı), genel teşkilatlandırma sekreterliğinde ise Çetin Altun (eski Genel Maden-iş başkanı) bulunuyor. Çetin Altun sendikasının son seçiminde genel başkanlığı Şemsi Denizer’in kardeşi Ramazan Denizer’e karşı kaybetti. Ramazan Denizer’in AKP tarafından desteklendiği biliniyor.

İki ayrı liste
Bu genel kurula yukarıdaki yönetim aynı listeyle girmeyecek. Tes-iş başkanı Mustafa Kumlu, kendi genel başkanlığında ayrı bir liste oluşturdu. Buna göre Tekgıda-iş’ten Mustafa Türkel genel sekreter, Demiryol-iş’ten Ergün Atalay genel mali sekreter, Belediye-iş’ten Nihat Yurdakul teşkilatlandırma sekreteri ve Türk Metal’den Pevrul Kavruk’tan oluşan bir listeyle aday oldular.

Bu listeyi destekleyenlerin arasında genel kurula katılmak için ödenmesi gereken aidat borcunu Tes-iş’ten “borç alarak” kapatan G. Maden-iş sendikası da var. Demokrat olarak bilinen Belediye-iş genel başkanı Nihat Yurdakul bu listeye, ekibin, kendi tanımlamalarıyla “bu kadar sağcının tepki çekmesinden çekindiğimiz için aramıza bir sosyal demokratın katılmasının uygun olacağını düşündük” yaklaşımıyla dahil edildi. Kısacası oyun öyle gizli kapaklı değil açıkça oynanıyor.

Niçin yeni bir liste oluşturma ihtiyacı duydunuz sorusuna, Kumlu önce “Salih Kılıç’la aramızda sorunlar vardı, politikalarımız farklı idi ve uyumsuzduk” diye cevap verdi. Ancak, hangi politikalarınız farklı idi diye sorulunca, bu kez “biz üç kişi uyumluyduk ama Kılıç’ın performansı bize uymadı” diye yine anlamsız bir cevap verdi.

Salih Kılıç’ın siyasi performansı ve pratiği zaten ortada. Yıllardır hiçbir ciddi karşı duruş gerçekleşmedi. Daha önceki yıllarda hiç olmazsa sendikaların harekete geçmesini sağlayan mitingler bile yapılmaz oldu. Toplu sözleşmelerde çerçeve belirlenirken iktidarları üzmeyecek her türlü tavizleri verenler Salih Kılıç ile birlikte mevcut yönetimdi. Özelleştirmelere karşı hiçbir ciddi etkinlikte bulunmayan, sosyal güvenlik yasalarındaki değişime itiraz etmeyen, sendikal barajların kalkmaması için gayret eden, eğitimleri bile göstermelik yapan, eğitimleri işçi sağlığı ve kanunlar konusunda bilgilendirme gibi teknik konularla sınırlayan bu yönetimin elbette savunulacak bir yanı yok.
Ancak, alternatif olarak karşımıza geçenlerden de işçi sınıfına karşı sorumluluk beklemek bizim hakkımız. Silkindiğinde pek çok iş yapabilecek olan bu konfederasyonun gerçekten işçilere ait olması için eleştirilerde acımasız olabilmeyi de başarmak gerekiyor.

Kumlu’nun karşısında yer alan listeye baktığımızda ise, kendi sendikasından destek görmese de yeniden aday olan Salih Kılıç başkanlığında daha dürüst, mücadeleci ve demokrat olarak bilinen bir ekibin oluştuğunu görüyoruz. İktidara yakın olanlardan destek bulamayacağını anlayan Kılıç, formülü, bu kez iktidarı yerden yere vuracak, daha mücadeleci bir profil çizmekte buldu.

Yanına genel sekreter olarak diğer listede istediği yer verilmediği için küsüp bu ekibe dahil olan Yol-iş genel başkanı Fikret Barın’ı, mali sekreterliğe Basisen Ankara şube başkanı Yaşar Seyman’ı (Seyman seçilirse ilk kadın Türk-iş merkez yöneticisi olacak), eğitim sekreterliğine son Telekom grevinde işçi yanlısı bir çizgi izleyen Haber-iş başkanı Ali Akcan’ı ve teşkilatlanma sekreterliğine de kamuoyundaki imajı bilinen Petrol-iş genel başkanı Mustafa Öztaşkın’ı aldı.

Bu liste, aşağıda vereceğimiz delege sayısına bakıldığında diğerine göre biraz daha zayıf görünüyor. Biraz daha fazla tepki oylarına güvenerek hazırlanmış bir liste izlenimi alınıyor. Ama, bu listenin oluşmasının şimdilik tek kazanımı, iktidar tarafından kabul görmediği için muhalefet etmek zorunda kalan Salih Kılıç’ın genel kurulda AKP iktidarına karşı şimdiye kadarki en keskin konuşmayı yapması oldu.

Ekiplerin farkı
Her iki listeye de bakıldığında ortaklaşılan bir nokta var. Bir araya gelenlerin bir araya gelme nedenleri açık değil. Ne ideolojik birliktelikleri var, ne de ortak mücadele geçmişleri. Peki hangi temelde bir araya geldiler?

Acaba mezarda emeklilik yasa tasarısını bu ekiple mi durdurmaya karar verdiler. Acaba, daha on, on beş yıl önce 700 bin civarında işçi için kamu toplu sözleşmeleri yapılırken bugün 300 binlere inmesinin hesabı mı sorulacak. Acaba yetersiz iş güvencesini mi arttırmaya karar verdiler. Yoksa, kıdem tazminatlarına bile göz dikenlere karşı yılmaz bir mücadele mi yürütmeye karar verdiler. Bu ekip, yeni sosyal güvenlik yasasını, özelleştirmeleri ancak biz durdurabiliriz diye mi iddia ediyor. Milyonlarca işsizin olduğu bir ülkede, en büyük konfederasyona düşen görev iş saatlerini düşürerek yeni istihdam yaratmaktır diye bir karara mı vardılar dersiniz. Bunların hiçbiri olmasa bile, bölünmüş durumdaki sendikal hareketi bir araya getirme hedefimiz var mı dediler.
Yukarıda sorduğumuz Türkiye işçi sınıfının önündeki sorunların bir kısmına bile olumlu cevap verilse, aslında büyük bir aşama kat etmiş olacağımız aşikâr. Ne var ki, ekiplerin bir araya gelmelerini sağlayan etken, ancak bulundukları tarafta seçilebilme ihtimalinden başka bir şey değil.

Bir işçi konfederasyonunun genel merkezinde olmak, siyasilerin gözdesi olmak anlamına geldiği için, son yıllarda bu konumlar bir basamak olarak kullanılmaya başlandı. Bu nedenle bir araya gelenlerin tek amacı, öyle ya da böyle merkeze gidip oradan yeni olanakları araştırmaktan ibaret kalıyor.

Fakat, her şeye rağmen, eğer bilinçli işçilerimiz bu ekipler arasında yer alan başkanların daha önceki siyasi tavırlarını gözeterek oy verirlerse, bir kıpırdanma olması mümkün. Yeni, mücadele etmeye niyetli ve bağlı sendikaları eyleme zorlayan bir Türk-iş’in işçi sınıfı hareketine, sendikal harekete katacağı çok şey var. Bu tartışılması bile abes bir tespittir. Dolayısı ile, aşağıda yer alan yüzlerce delegenin içindeki öncü işçilerin, işçi sınıfının bir adım daha ileri gitmesini isteyenlerin, yeter artık demek isteyenlerin bir araya gelmesi gerekiyor.

Bunun da ilk adımı olarak, kendi sendikalarının çok farklı amaçlarla oylamada bağlayıcı kararlar almasına karşı çıkmaktan geçiyor. Eğer, delegelerimiz ekiplere değil de ekiplerin içinde yer alan kişilere oy vermeyi başarırlarsa, her şeye rağmen kısmen daha olumlu bir sonuç alınabilir. Zaten, kulislerde dolaşan bilgilere göre de, aynı siyasi yaklaşıma sahip başkanların aynı listede değil de farklı listelerde yer almasının sebebi, listeyi delebilmek ihtimalini yükseltmek olarak söyleniyor.

Son olarak, yukarıda taraflarını belirttiğimiz listelerdeki isimlerin 7 Aralık Cuma sabahı itibariyle olduğunu belirtelim. Bunca ilkesizliğin olduğu bir ortamda, ittifakların her an değişebileceğini lütfen akılda tutarak değerlendirme yapalım.

Gelişmeleri daha ayrıntılı olarak aktarmaya gayret edeceğiz.

Genel Kurulda oy kullanacak sendikaların delege sayısı:

Türk-İş Genel Merkezi 8, Tarım-İş 9, Orman-İş 2, Türkiye Maden-İş 15, Genel Maden-İş 18, Petrol-İş 15, Tek Gıda-İş 22, Şeker-İş 8, TEKSİF 14, Deri-İş 1, Ağaç-İş 1, Selüloz-İş 4, Basın-İş 2, BASİSEN 13, BASS 8, Çimse-İş 9, Kristal-İş 1, Türk Metal 29, Dok Gemi-İş 2, Yol-İş 33, Tes-İş 33, Tez Koop-İş 11, Koop-İş 11, TÜMTİS 2, Demiryol-İş 15, Türkiye Denizciler Sendikası 4, Hava-İş 6, Liman-İş 4, Türkiye Haber-İş 17, Sağlık-İş 9, TOLEYİS 7, Türk Harb-İş 14, Türkiye Gazeteciler Sendikası 2, Belediye-İş 19, Türk-Sen 1, Hür-İş 4