Her gün yeni bir iş kazası haberini çoğumuz ya gazeteden okuyoruz ya televizyondan seyrediyoruz ya da radyodan dinliyoruz. Yeni bir iş kazası olmayan gün yok gibi. Haber ya Zonguldak’ta kaçak işletilen maden ocaklarında taş kömürü çıkaran işçilerden geliyor ya Tuzla Tersanesi’nde milyarlık yatlar yapmak için gecesini gündüzüne katarak sendikasız sigortasız çalıştırılan işçilerden geliyor ya da 31 Ocak Perşembe günü İstanbul’un göbeğinden, Davutpaşa’da kaçak yapılan apartmanda sigortasız, sendikasız, her türlü işyeri güvenliğinden mahrum olarak kimi asgari ücret kimi asgari ücretin de altında maaşa çalıştırılan işçilerden geliyor.

İşte İstanbul’da, Zeytinburnu Belediyesi’ne bağlı Davutpaşa’da yaşanan bu son iş kazası kapitalist sistemdeki çalışma koşullarını bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. 31 Ocak 2008 Perşembe günü sabah saat 9:30 sularında dört katlı binada meydana gelen patlamanın nedeninin binanın dördüncü katında bulunan maytap atölyesi olduğu ortaya çıktı. Zemin katında kot yıkama atölyesi bulunan binanın birinci ve ikinci katında çorap üretimi yapılıyordu. Binanın dördüncü katında meydana gelen ilk patlama sonrası çevredeki insanlar patlamanın olduğu yere yöneldiler. Daha sonra çorap üretilen atölyede ikinci patlama meydana geldi. Bu sırada binanın iki katı birden çöktü ve patlamanın etkisiyle çöken binanın malzemeleri tıpkı şarapnel parçaları gibi etrafa yayıldı. Ölen sayısının 20 yararalanan sayısının ise 110 olarak verildiği ilk günün ardından bu sayılar giderek arttı.

Kapitalizm öldürür

Kapitalizm sokakta, tarlada, fabrikada öldürmeye devam ediyor. İşsiz ordusu yaratan kapitalizm insanları sıtmayı gösterip ölüme razı ediyor. Asgari ücret ya da asgari ücretin altında sigortasız, sendikasız karın tokluğuna merdiven altlarında taşeronlara bağlı olarak çalıştırılan işçilerin yaşamları pamuk ipliğine bağlı. Bütün bu sorunların ortasında Türkiye yönetenleri türban konusu ile uğraşıyor. Elbetteki üniversitelilerin kamu hizmetlerinden yararlanma hakkını savunmak gerekiyor ancak her ay onlarca insanın iş kazalarında öldüğü bir ülkede yönetenlerin yapması gereken insanların giyim kuşamlarından çok yaşam koşulları ile ilgilenmek olmalıdır.

Sorumlular yargılanmalı

Ne bu kazaya kadar geçen sürede ne de kazadan sonra bu sistemin bir parçası, yürütücüsü olan yöneticiler görevlerini yerine getirmediler. Yine her zamanki iş kazalarında olduğu gibi gerçek sorumluların sorumlu olmadıklarını kanıtlamak için hemen çeşitli kılıflar uydurulmaya başlandı.

Devletin yasalarına göre iş yerinde sağlık ve güvenlik önlemleri almanın sorumluluğu ve bu önlemlerin denetlenmesi (İş Sağlığı ve Güvenliği yasası madde 6 ve 7) işverenlere aittir. O halde patlamanın olduğu işyerinin patronu şuana kadar ölü sayısının 23 yaralı sayısının 100’ü aşkın olduğu bu cinayetten yargılanmalıdır.

Yine bu süreçte açıklama yapan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş kaçak iş yerleri ile ilgili “Vatandaş ihbar etsin denetleyelim.” ifadesiyle biten bir açıklama yaptı. Dünyanın hiçbir yerinde hiç bir belediye başkanının sebeb olduğu böyle bir katliam sonrası böyle pişkin bir açıklama yaptığı görülmemiştir. Kanuna göre havai fişek atölyelerine ruhsatı itfaiye veriyor. Sınırları içerisindeki atölyeleri denetleme görevi ise ilgili belediyelere ait. Belediye Başkanı ise halkın kaçak üretim yapan yerleri ihbar etmesi gerektiğini söylüyor. İnsana sorarlar: Sayın Belediye Başkanı siz ne iş yapıyorsunuz? Belediye Başkanı suçu halka yıkmaya çalışıyor.

Kaçak yapılan binalardaki kaçak açılan işyerlerinde işçiler kaçak olarak çalıştırılıyor. Bu bile bile katliam yapmaktır. bu katliamın ortakları da İçişleri Bakanı’ndan Zeytinburnu Belediye başkanına kadar uzanmaktadır. Sorumlular yargı önüne çıkarılmalı, cezalandırılmalıdır.