Hatırlanacağı üzerine geçtiğimiz aylarda sözleşmeli olarak çalışan Elif Aybaç Aşık öğretmen, beynindeki tümör nedeniyle kısmi felç geçirmiş ve tedavisi için hastaneye yatırılmış, 30 günden fazla rapor almak zorunda kalmıştı.

Fakat 657 kanununun 4/B bendine göre sözleşmeli öğretmenin, 30 günden fazla rapor alması kanunen yasaklanmıştı. Elif öğretmen bunun üzerine mahkemeye dava açmış, 30 gün şartının  yürütmesinin durdurulmasını talep etmişti.  Fakat yürütmenin durdurulması talebi mahkeme tarafından reddedilmişti.

Bu duruma benzer bir sorunu yaşayan başka bir 4/B’li öğretmen  aynı şekilde dava açmıştı.  Fakat bu dava olumlu sonuçlanmış, 30 gün şartının yürütmesi durdurulmuştu.

Bu kararın emsal teşkil edip MEB’ce, 4/B statüsündeki bütün sözleşmeli öğretmenlere ilişkin düzenleme yapılması gerekirken karara uyulmamış ve Elif öğretmenin durumunda bir değişiklik olmamıştı. Elif öğretmenin sözleşmesi feshedilerek görevine son verilmişti.

Yaşanan bu sorunların üzerine, 4/B’ye tabi sözleşmeli öğretmenlerin uğradıkları haksızlıkların ve özlük haklarının giderilmesi için BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel bir adım atmış ve Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya cevaplandırması için soru önergesi vermişti.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin verdiği soru önergesini Nimet Çubukçu, şu şekilde yanıtlamıştır:

Elif Aybaç Işık 45 gün raporlu 9 gün raporsuz olmak üzere 54 gün izin kullanması nedeniyle sözleşmesi feshedilmiştir. Sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin esasların 10. maddesinde tabip raporu ile kanıtlanan hastalar için yılda 30 günü geçmemek üzere ücretli hastalık izni verildiği için Elif öğretmen de bu esasa dayanılarak görevinden alınmiştır. Elif öğretmenin mahkemeye yaptığı yürütmenin durdurulması talebi de reddedilmiştir.

657 sayılı kanunun 4/b maddesi kapsamında görev yapan sözleşmeli öğretmenlerden yılda 30 günü aşan sağlık izni nedeniyle sözleşmesi fesh edilip dava açan sözleşmeli öğretmen sayısı da 18’dir.

Sebahat Tuncel ayrıca öğretmen açığının ne kadar olduğunu, sözleşmeli öğretmen sayısını ve sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılıp kaldırılmayacağını da soru önergesi olarak sormuştu.

Çubukçu bu soruları da şöyle yanıtladı:

‘Türkiye’de 173 bin 544 öğretmen ihtiyacı var. Bu ihtiyaç, yapılan ücretli öğretmen görevlendirilmesi ve haftalık 6 saat derse girmek zorunda olan eğitim kurumları yöneticileri ile aylık ve zorunlu ek ders ücreti karşılığı okutmak zorunda oldukları ders görevini dolduramayan öğretmenlerce karşılanmaktadır.”

Ayrıca Çubukçu, bakanlığın öğretmen ihtiyacının kadrolu ve sözleşmeli olarak giderilmeye çalışıldığını belirterek, “2009 ve 2010 KPSSP10 verilerine göre kadrolu öğretmenlik için 335 bin 926, sözleşmeli öğretmenlik için 290 bin 368 öğretmen adayı olduğunu” söyledi.
Bakan Çubukçu, sözleşmeli öğretmenlerin 2006 yılından itibaren çalışmaya başladığını, Türkiye’de halen 70 bin pozisyonunda 69 bin 224 sözleşmeli öğretmen olduğunu da ifade etti.

Türkiye’de 173 bin 544 öğretmen açığı bulunuyor.

Çubukçu’nun verdiği resmi verilere göre, Türkiye’de 173 bin 544 öğretmen açığı bulunuyor.

Bu açığa karşılık ise yaklaşık 300 bin mağdur öğretmen atamasının yapılmasını bekliyor.  Yani yaklaşık 300 bin öğretmen açığı bulunmaktadır. Bu gerçekliğe rağmen sözleşmeli, ücretli ve vekil öğretmen uygulamasından vazgeçilmiyor. Tam tersi öğretmen açığı, ücretli öğretmen, vekil öğretmen ile kapatılmaya çalışılıyor. Bu  durum hem eğitimin niteliğinin düşmesine hem de öğretmenlerin ucuz işgücü olarak kullanılmasına neden oluyor. “Nimet Çubukçu ilk göreve geldiğinden beri ‘Sözleşmeli öğretmenliği kaldıracağız.’ demiş olmasına rağmen aradan 2 yıl geçmiş ama bu durum hala devam etmektedir. Şu anda yapılmaya çalışılan sistemin de kabul ettiği gibi, ucuz işgücü kullanalarak, düşük ücretlerle öğretmenlikler yaratılmaya çalışılmaktadır. Bakanlık bir an evvel okulunu bitirmiş ve ataması yapılmayan öğretmenlerle bu açıkları kapatmalıdır. Sözleşmeli veya vekil öğretmen tarzı uygulamalarla eğitimin kalitesi yükseltilemez. Tam aksine gün geçtikçe uygulanan bu durum eğitim sisteminin eğitimcilerin gerilemesine neden olmaktadır.

Bizler Birlik Dayanışma Hareketi olarak, eğitim emekçilerinin uğradığı özlük haklarına ilişkin tüm bu hak gasplarının ortadan kalmasını ve sözleşmeli öğretmenlik, vekil öğretmenlik, ücretli öğretmenlik uygulamalarına son verilmesini, eğitim emekçilerinin devlet kadrolarında istihdam edilmesini talep ediyoruz.

Biz, eğitim emekçilerine dayatılan güvencesiz, geleceksiz, kölelik düzenine karşı tek başımıza değil, örgütlü mücadele ile çözeceğimizi biliyor ve vurguluyoruz.

Damlaları dalgalara dönüştürmek bizim elimizde!