İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, “2012 Temmuz ayı iş cinayetleri raporunu” açıkladı. Rapora göre, Temmuz ayında en az 110 işçi hayatını kaybetti.

İş kazası değil, cinayet…

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak 2011 yılının Eylül ayından beri tespit edebildikleri işçi ölümlerini kayıt altına aldıklarını belirten Meclis, kayıt almada kriterlerini ve Temmuz ayı raporunu şu şekilde açıkladı;

1- Temel kriterimiz bütün iş kazalarının önlenebilir olduğudur. İşçi ölümlerinin önlenebilir olması yüzünden yaşananları “iş kazası” değil “iş cinayeti” olarak tanımlıyoruz…

2- Sadece sigortalı işçilerin işyeri, servis vb. ölümlerini kayıt altına almıyoruz. Meclis olarak sigortalı, sigortasız tüm işçilerin-çalışanların ölümlerini; işyeri içinde veya dışında; çalışırken, işe gelip giderken veya barınırken… yani “iş ile ilgili” tüm süreçlerde gerçekleşen ölümleri kayıt altına alıyoruz.

3- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2010 yılında 1444 ve 2011 yılında 1563 işçi ölümü gerçekleştiğini açıkladı. Yani SGK verilerine göre ülkemizde her ay 120 ila 130 sigortalı işçi hayatını kaybetti. Meclis olarak bizler, kısıtlı imkânlarımızla açıkladığımız aylık iş cinayetleri raporlarında daha az işçi ölümünü kayıt altına alıyoruz. Ancak raporlarımızdaki “gerçekler” birçok sigortasız işçinin hayatını kaybetmesinin yanı sıra sigortalı işçilerin ölümünün de kayıt altına alınmadığını göstermektedir. Bu durumun ışığında ülkemizde SGK verilerinin çok üstünde bir işçi ölümünün yaşandığını söyleyebiliriz…

Ölümler en çok inşaat, mevsimlik tarım ve enerji sektöründe…

Sermaye ve AKP’nin büyüyen ekonomisi(!)nin gözbebeği inşaat sektöründe ölümler eksik olmuyor. Temmuz ayında 46 inşaat işçisi düşerek, göçük altında kalarak ve yollara savrularak hayatını kaybetti. İstanbul’dan Ağrı’ya dönerken yollarda can veren 13 inşaat işçisi belleklerimizde yer etti… Mevsimlik tarım sektöründe ise ölümler artarak devam ediyor. 18 işçi hayatını kaybederken büyük bir çoğunluğu kuzeye, batıya ve güneye yola çıkan Kürt köylüleri… Bölgenin “enerji koridoru” olma hayalleri peşindeki iktidar enerji işçilerini görmüyor. Bu ay elektrik direklerinde çarpılan, yüksekten düşen ve Garzan Barajı işçileri gibi yollarda ölen en az 9 enerji işçisi var…

İş cinayetleri en çok Ağrı, Antalya ve Kırıkkale’de yaşandı…

Temmuz ayında da her gün ülkemizin dört bir yanından işçilerin ölüm haberleri geldi.

  • Ağrı’da 14 ölüm,
  • Antalya’da 8 ölüm,
  • Kırıkkale’de 6 ölüm,
  • Ankara ve İzmir’de 5’şer ölüm,
  • Batman, Konya ve Manisa’da 4’er ölüm,
  • Bursa, İstanbul, Kocaeli ve Malatya’da 3’er ölüm,
  • Aydın, Çanakkale, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Muğla, Sakarya, Şanlıurfa, Uşak ve Zonguldak’ta 2’şer ölüm; Afyon, Amasya, Artvin, Balıkesir, Bitlis, Denizli, Giresun, Hatay, Karabük, Karaman, Kars, Kayseri, Kırklareli, Kilis, Kütahya, Muş, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Siirt, Sinop, Sivas, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Van ve Yozgat’ta 1’er ölüm yaşandı.

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıkadursun biz mücadeleyi yükseltelim…

Aylardır haykırıyoruz. İş cinayetlerinin artması güvencesizliğin derinleştirilmesinin bir sonucudur diye. Uzun ve yoğun iş saatleri, az işçi ile çalışma, başta taşeronluk olmak üzere benzer çalıştırma biçimleri vb. işçi ölümlerinin artarak yaşanmasına yol açmaktadır. Ancak sermaye ve iktidarı AKP; işçi sağlığı ve güvenliğini piyasalaştırmak temel amacı ile “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası”nı göstermelik tartışmaya açtı ve bizleri kendi amaçlarının bir sosyal partneri yapmaya çalıştı… Yasanın çıkışını takip eden Temmuz ayında ise rekor düzeyde bir işçi ölümü kayıt altına aldık. İşte bu durum sermayenin ve iktidarın, işçinin sağlığına bakışının ve yapılmak istenenin bir özetidir… İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi tüm bileşenlerimizi işçilerin can güvenliği temelinde sağlıklı ve güvenli yaşama mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz…

En çok “mevsimlik işçiler” can veriyor…

2012 yılında da çoğunluğu mevsimlik olmak üzere büyük bir iç işgücü göçü yaşanmıştır. Mevsimlik tarım ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşan mevsimlik işçiler iş cinayetlerine maruz kalmaktadır.

Mevsimlik tarım işçiliği, ihtiyaç duyulan ucuz tarımsal emeği karşılamaktadır. Bu işçiliğin içinde de özellikle Kürt aile emeğinin payı büyük ölçülere ulaşmıştır. Urfa ve Adana’da pamuk; Akdeniz’de ve Ege’de yaş sebze, meyve, üzüm, zeytin ve tütün; Marmara’da sebze, meyve ve fındık; Karadeniz’de fındık, çay ve tütün; İç Anadolu’da sebze toplayıcılığı özellikle Mayıs ve Ekim ayları arasında göç yollarında olan mevsimlik tarım işçilerinin uğrak yerleridir. Ancak kapalı kasa kamyonetlerde veya traktörlerde yollara savrulan, tarım ilaçlarından veya yediği yemeklerden zehirlenen, barınma ve beslenme ihtiyacını tam olarak karşılayamadığı için kronik sağlık sorunları yaşayan ve eğitimden yoksun bırakılan (çocuklar) da aynı işçilerdir…

Ülkemizin her yanına yayılan, neredeyse tamamı taşeronlaştırılan ve geleneksel olarak güvencesiz çalışmanın en köklü ve sarsılmaz alanı olan inşaat sektöründe de mevsimlik işçilik temel çalıştırma biçimidir. Devletin yani Toplu Konut İdaresi’nin en büyük patron olduğu sektörde hızlı ve yüksek oranlı kentleşme, iç ve dış ticaret hacmindeki büyüme, dev enerji nakil hatlarının ve baraj komplekslerinin yapımı, Türk inşaat firmalarının dışa açılması ile vasıfsız ve düşük vasıflı geçici işçi ihtiyacı patlaması yaşanmaktadır. Diğer yandan tamamına yakını taşeron ve sigortasız çalışan bu işçiler, hemen her türlü kazaya maruz kalmaktadır. En çok da yüksekten düşme ve ezilmelerle karşı karşıyadır. Aynı mevsimlik işçiler gibi barınma ve beslenme sorunları sonucu kronik sağlık problemleri de yaşamaktadır.

Ağrı’da 13 işçi, Batman’da 4 işçi, Kırıkkale’de 6 işçi… Temmuz ayında mevsimlik işçilerin toplu olarak yaşamını yitirdiği bu cinayetlerin son bulacağı bir ülke için sağlıklı ve güvenli çalışma mücadelemizi yükseltmeye…

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi